Irak seçim sonuçlarının anlattıkları

img
HABER MERKEZİ - Irak’ta gerçekleştirilen seçimlere ilişkin bir yazı kaleme alan Halit Ermiş, Irak’ın yeniden bir geçişin eşiğinde olduğunu belirterek, "Bu eşiğin nasıl aşılacağı yalnızca Bağdat’ın iç dengelerine değil, Tahran, Washington ve Ankara’nın tutumlarına da bağlı" dedi. 
 
Irak 11 Kasım’da parlamento seçimleri için sandık başına gitti. Irak seçimlerinin sonuçlarına ilişkin bölgede gazetecilik yapan Halit Ermiş, ANF’de bir yazı kaleme aldı. 
 
Ermiş’in “Irak’ta yeni dönem arayışı: 11 Kasım seçim sonuçlarının anlattıkları” başlıklı yazısı şöyle: 
 
“Irak yeniden bir geçiş eşiğinde duruyor. Bu eşiğin nasıl aşılacağı yalnızca Bağdat’ın iç dengelerine değil, Tahran, Washington ve Ankara’nın tutumlarına da bağlı. Seçimler sona erdi; ancak Irak’ın asıl mücadelesi şimdi başlıyor demek abartı olmazsa gerek. Irak, 11 Kasım 2025’te altıncı dönem parlamento seçimlerini gerçekleştirdi. Seçim süreci boykot kararları ve güvenlik endişelerinin gölgesinde geçti. Seçim günü bu, kendisini düşük katılım olarak gösterdi. Irak Yüksek Seçim Komisyonu’nun ilk açıklamalarına göre katılım oranı yüzde 50 civarında gerçekleşti. Bu oran, 2021’deki yüzde 43,5 olarak gerçekleşti. Son seçime katılım oranında kısmı yükseliş olsa da seçmenlerin neredeyse yarısının sandık başına gitmediğini gösteriyor.
 
Ulus devlet sistemlerinde toplumun ülke yönetimine en doğrudan katılım yolu seçimler. Ancak bir ülkede halkın neredeyse yarısı bu hakkı kullanmıyorsa, bu siyasal sisteme duyulan güvensizliğin çarpıcı şekilde dışa vurumu olarak okunmalıdır.
 
Sonuçlar halen resmi olarak yayınlanmadı. Böyle olsa da ilk veriler ve saha gözlemleri, Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin ülke genelin birinci ittifak gücü olacağını gösteriyor. Hükümetin kurulması bu ittifakın öncülüğünde gerçekleşecek, ancak yine de değişik ittifaklarla ortaklaşmak zorunda.
 
Sünni cephede ise Sünni Taqaddum (İlerleme) İttifakı ile bazı bağımsız gruplar da aldıkları oy oranları ve çıkaracakları sandalye sayısı ile parlamentoda önemli bir denge unsuru haline gelebilirler. Kürtler ise parçalı olarak girdikleri seçimlerde blok halinde değerlendirildiğinde önemli bir güç unsuru, ancak kendi aralarındaki parçalılık hükümet kurma sürecinde orantılı bir etki yapamayabilir.
 
Irak Anayasası’na göre hükümetin en geç 120 gün içinde kurulması gerekiyor; bu sürede uzlaşma sağlanamazsa süreç yeniden tıkanabilir. Önümüzdeki haftalar hem hükümetin kurulma sürecini tayin edecek hem de ülkedeki siyasi yönelimleri belirleyecek.
 
KRİZLER İÇİNDE BİR SEÇİM
 
Seçimler, derin ekonomik sıkıntılar, hizmet krizleri ve kurumsal yıpranmanın damgasını vurduğu bir dönemde yapıldı. Sudani hükümeti döneminde ekonomik göstergeler sürekli olarak dengesizlik halinde seyretti. Diğer yandan işsizlik oranının artması ve arkası gelmeyen güvenlik sorunları, halkın siyasete ilgisini azaltan başlıca etkenler oldu.
 
Devlet kurumlarının etkinliğini kaybettiği bir ortamda seçmenler sandığa umutsuzluk ve protesto duygusuyla gitti ya da gitmedi demek belki de seçim sonuçlarını daha iyi ifade eden bir kavram olur.
 
Irak’ın 2005 Anayasası ile şekillenen mezhep ve etnik temsile dayalı yönetim sistemi, yıllar içinde demokratik uzlaşı kültüründen çok güç paylaşımına dayalı bir rekabete dönüştü. Şii, Sünni ve Kürt bloklar arasındaki çelişkiler yapısal bölünmeyi getirdi. Siyaset, halka hizmet yerine iktidar paylaşımına hapsedilen bir modele dönüştürüldü. Siyasi çeşitlilik, demokrasi zenginliği yerine istikrarsızlığın kaynağı haline geldi.
 
Kürtler 2025 seçimlerinde de ağırlıklı olarak Hewlêr, Duhok ve Süleymaniye merkezli bölgelerde etkili sonuçlar alırken, Şii partiler Necef, Kerbela, Basra ve Bağdat çevresinde; Sünni partiler ise Anbar, Ninova ve Selahaddin hattında seçim ipini göğüsleyen taraf oldu. Ancak seçimlere katılım oranı, Saddam sonrasında süregelen seçimlerdeki trajik düşüşünü sürdürdü. 2025 seçimlerinde katılım oranı, bu yazı yayına hazırlandığında yüzde 50’ler civarındaydı. Ancak resmi sonuçlar açıklandığında bu oranın değişebileceğini de kaydedelim.
 
Seçim sonrası gruplara göre oy dağılım haritası yüksek bir ihtimalle 2021 seçimleriyle büyük benzerlik gösterecektir. Ancak Şii cephede en dikkat çekici fark, Mukteda es-Sadr Hareketi’nin seçimleri boykot etmesi oldu. Bu karar, Şii bölgelerinde sandık başına gidenlerin oranında belirgin bir düşüşe neden olabilir mi bunu da ancak seçim sonuçları resmi olarak açıklandığında görmüş olacağız.
 
Sadr, yolsuzluk ve yozlaşmış siyasal sistem gerekçesiyle sürecin “meşruiyetini kaybettiğini” savunmuştu. 2021’de seçimlere katılan ve 73 sandalye kazanan Sadr Hareketi, KDP ile Muhammed el-Halbusi’nin Sünni Taqaddum ittifakıyla hükümet kurma girişimleri başarısız kalınca tüm milletvekillerini parlamentodan çekme kararı almıştı.
 
DIŞ ETKENLER VE BÖLGESEL GERİLİMLER
 
Irak, Saddam Hüseyin sonrası dönemde olduğu gibi bugün de bölgesel güç rekabetlerinin merkezinde yer alıyor. İran ve ABD, ülke üzerindeki nüfuz mücadelesini farklı yöntemlerle sürdürüyor. İran, Şii milisler ve siyasi partiler üzerinden Irak’taki etki zeminini korumaya çalışırken, ABD de İran etkisini sınırlamak için askeri ve diplomatik baskı politikalarını yoğunlaştırıyor.
 
Tüm güç dengeleri ve bilek güreşlerine rağmen değişmeyen şey, Irak’ın stratejik önemi. 2023’te başlayan Gazze savaşı ve 2024’te yaşanan İran-İsrail çatışması, Irak’ın jeopolitik önemini bir kez daha öne çıkardı. Washington yönetimi, bu süreçte Irak’ı yeniden stratejik bir denge unsuru hâline getirmeye yöneldi.
 
ABD, Haşdi Şabi gruplarının orduya entegrasyonunu dayatırken, İran bu adımı kendi nüfuzuna yönelik bir tehdit olarak görüyor. Gerginliklerin arttığı 2024 sonbaharında ABD, Haşdi Şabi bünyesindeki Asaib Ehlil Hak, Kataib Hizbullah ve Harakat Nujaba gibi üç grubu terör listesine aldı. ABD’nin bu kararı, Irak’taki Şii iktidar ve güç odaklarına bir uyarı olduğu kadar İran’a da aynı uyarı niteliğine sahip. İran ise buna karşılık Bağdat’la ekonomik ve askeri anlaşmalarını artırarak etkisini koruma yönünde adımlar attı. Adeta mengeneye sıkıştırılan Sudani iktidarı ise şimdiye kadar uyguladığı denge siyasetiyle ayakta kalmayı başardı.
 
IRAK’IN KIRILGAN DENGESİ
 
İç ve dış baskıların arasında yapılan bu seçimler, Irak’ın kurumsal istikrarını yeni bir sınavla karşı karşıya getirecektir. Koordinasyon Çerçevesi’nin seçimlerden birinci çıkması, İran’a yakın Şii partilerin hâlâ etkin olduğunu gösterecektir. Ancak oy oranlarındaki olası düşüş ise bu etkinin sınırlandığı yönünde bir gösterge olacaktır. Sünni cephede Muhammed el-Halbusi liderliğindeki Taqaddum ittifakı özellikle batı bölgelerde varlığını korurken, Kürt siyasetinde KDP ve KYB arasındaki rekabet devam ediyor. Bu tablo, hükümet kurma sürecinde her bloğun birbirine bağımlı hale geldiği bir pazarlık dönemine de işaret ediyor. Yeni cumhurbaşkanı, başbakan ve kabinenin şekillenmesi önümüzdeki haftalarda bu karşılıklı bağımlılık dengeleri arasında netleşecek.
 
TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER
 
Irak seçimleri Türkiye açısından da yakından izleniyor. Ankara için Irak; enerji, sınır güvenliği, Kürt politikası ve Türkmen varlığı bakımından stratejik bir öneme sahip. Türkiye, özellikle Kürtlerin statüsünü kendi güvenlik doktrini açısından tehdit olarak görüyor ve Bağdat’la kurduğu yakın ilişkiler üzerinden bu etkinin sınırlandırılmasını hedefliyor. PKK’nin Irak’ta “yasaklı örgütler” listesine alınması, bu siyasetin bir sonucu olarak değerlendiriliyor.
 
Son dönemde Türkiye’nin Türkmen gruplar üzerindeki etkisini artırdığı, ekonomik ve lojistik destek sağladığı gözden kaçırılmaması gereken önemli bir husus. Sünni gruplarla kurulan diplomatik ve askerî temaslar da hem Kürt karşıtı dengeleri güçlendirme hem de Irak üzerinden bölgesel nüfuz alanını genişletme stratejisinin bir parçası olarak işlemeye devam ediyor.
 
BELİRSİZ BİR GELECEK
 
11 Kasım seçimleri, Irak’ın istikrar arayışının henüz sonuçlanmadığını gösteriyor. Katılım oranındaki kısmi artışa rağmen halkın siyasete güveni hâlâ zayıf. Dış müdahalelerin yoğunluğu, sistemin meşruiyet krizini derinleştiriyor.
 
Resmî sonuçlar açıklanmadan tablo tamamen netleşmeyecek olsa da görünen o ki Irak’ta hiçbir güç tek başına hükümet kuramayacak. Bu durum, uzun ve çetin koalisyon pazarlıklarını kaçınılmaz kılıyor.
 
Irak yeniden bir geçiş eşiğinde duruyor. Bu eşiğin nasıl aşılacağı yalnızca Bağdat’ın iç dengelerine değil, Tahran, Washington ve Ankara’nın tutumlarına da bağlı. Seçimler sona erdi; ancak Irak’ın asıl mücadelesi şimdi başlıyor demek abartı olmazsa gerek. 
 
Seçmenlerin neredeyse yarısının sandığa gitmemesi, Irak halkının tüm siyasi parti ve gruplara verdiği önemli bir uyarı olarak okunmalı. Ülkenin kalkınması, yolsuzluğun önlenmesi ve siyasal sistemin şeffaflaşması gibi konular seçim sürecinde neredeyse hiç tartışılmadı. Aynı “siyasetsizlik” durumu, Irak’ın komşularıyla ve uluslararası güçlerle ilişkilerinde de kendini gösterdi.
 
Sonuç olarak Irak, altıncı dönem seçimlerini tamamladı; ancak sorunlarıyla yüzleşmekten hâlâ uzak. Katılım oranındaki kısmi yükseliş, umudun tamamen sönmediğini gösterse de ülke, güven ve istikrar krizini aşacak bir siyasî vizyondan hâlâ yoksun.”