'Koza Altın Bergama için yeni bir facianın habercisi'

İZMİR - Koza Altın'ın, farklı kentlerde çıkardığı altını Bergama'daki tesiste işlemesinin yeni bir ağır tahribat yaratacağını belirten Bergama Çevre Platformu üyesi Erol engel, "Bu da yeni bir facianın habercisi" dedi. 

Türkiye'de açılan ilk altın madeni olan Ovacık Altın Madeni'nin, Bergama'da neden olduğu ekolojik yıkımlar devam ediyor. Bölgede çıkarılacak maden kalmamasına rağmen çevre kentlerden maden getirilerek, ilçedeki tesislerde işletiliyor. Şu an maden ocağını işleten Koza Altın ise altının çıkarılmasında kullandığı siyanür teknikleriyle sık sık gündem oluyor. Buradaki cevherin bitmesiyle son olarak yine aynı şirket tarafından Çanakkale'de işletilen altın madeninden buraya cevher getirilerek, işletilmesi gündeme geldi. 
 
Aynı şirket Agirî'nin Gîyadîn (Diyadin) ilçesine bağlı Meleqer köyünde Murat Nehri'nin kollarının ortasında maden ocağı ise faaliyete başlamaya hazırlanıyor. Buradaki maden faaliyetlerinden dolayı Murat Nehri'ne siyanür karışma ihtimali de yine bölgede yaşayan insanlar tarafından tepkiyle karşılandı. Yine Koza tarafından Kayseri, Gümüşhane, Eskişehir gibi birçok kentte de işlettiği altın madenleri ile ekolojik talanı büyütüyor. 
 
Koza Altın'ın Agirî Gîyadîn'den İzmir Bergama'ya varan ekolojik talanını değerlendiren Bergama Çevre Platformu üyesi Erol Engel, Bergama'da ilk olarak 90'lı yıllarda çok uluslu şirketlerin maden ocağı açma girişimlerinin olduğunu fakat yurttaşların mücadelesi sonucu engellendiğini ifade etti. Açılan madeninin sonrasında iktidarla yakın olan Koza Altın Grubu'nu devraldığını hatırlatan Engel, bölgede cevher bitmesine rağmen çevre illerden cavher getirilerek maden işletildiğini anımsattı. Bu duruma tepki gösteren Engel, "Endemik türleriyle ünlü Kozak Yaylası'na yıllardır girmemeleri için çevre köylerle birlikte mücadele ediyoruz. Bıraksak oradaki doğayı da buraya diri diri gömecekler. Dolayısıyla bugün gelinen noktada burayı devlet işletiyor. Ama yine Çanakkale'den 500 bin ton Koza Altın'ın ocağından cevher getirilerek buradaki işletmeyi ayakta tutmaya çalışıyorlar. Bu da yeni bir facianın habercisi. Zaten tükettikleri su oldukça fazla. Çanakkale'den getirilecek cevher sonrası bölgede sulu tarım yapma imkanı ortadan kalkacak. Bakırçay Ovası gerçekten Türkiye'nin önemli ovalarından biri. Yıllardır Türkiye'nin en kaliteli pamuklarının üretildiği bir yer. Ama geneldeki iklim krizinden kaynaklı kuraklıkla birlikte burada bölgenin yeraltı su kaynaklarını hızla tüketiliyor. Çanakkale'den cevher gelme durumundan sonra bu daha da artacak. Bunu kabul etmiyoruz. Buna karşı yöre köyleriyle ve yöredeki çevre örgütleriyle mücadelemiz devam edecek" diye konuştu. 
 
İLK MADEN OCAĞI OLARAK BERGAMA
 
Bergama'nın Türkiye'nin ilk altın madeni açılan nokta olmasıyla beraber bölgede kanser vakalarının arttığını anımsatan Engel, yurttaşların "Yarın acaba hangimiz kansere maruz kalacak" kaygısı içinde olduğunu belirtti. Altın madenciliğinin yer kürede yasaklanması gerektiğini ifade eden Engel, "Çünkü altın madenciliği açıldığı yerlerde doğayı, doğadaki yaban hayatını, insanları ciddi bir tehditle karşı karşıya bırakıyor. Sorun sadece siyanür değil. Yerin yüzlerce metre altından çıkarılan cevher, siyanürlü liçle içinden değerli metalik madenler alındıktan sonra kalan posada arsenik, civa gibi ağır maddeler var. Bu ağır maddeler, yüzlerce yıl bölgedeki canlı hayatını tehdit ediyor. Burada siyanür her ne kadar kapalı ortamda İliç'te olduğu gibi püskürtme yöntemiyle yapılmasa da Ovacık Köyü'nün etrafında sıra dağlar oluşmuş durumda. Ot dahi bitmiyor. Bu sıra dağların hepsi ağır metal yüklü. Ağır metallerin varlığı yöredeki canlı hayatına büyük bir tehdit. Bu açıdan altın madenleri tüm ülkede yasaklanması gerekiyor" diye konuştu. 
 
'ALTIN MADENCİLİĞİ YASAKLANSIN'
 
Agirî'de Koza Holdingin faaliyetlerine değinen Engel, "Ağrı'da da değişik yerlerde Koza Altın'ın işletmelerini varlık fonu üzerinden devlet işletiyor. Demokratik bir hukuk devleti olunamadığı için devlet aklı da 'Oradaki altını nasıl çıkarırız? Doğayı nasıl yok ederiz? Ekonomik krize nasıl çare buluruz' saplantısına düşmüş durumda. Oysa uzun vadede kendi kazdıkları kuyuya düşeceklerinin farkında değiller. Dilerim bu yanlıştan bir an önce vazgeçerler. Doğaya, siyanür bırakmanın ötesinde bu ağır metalleri bu yer kürenin başına bela ediyorlar. O nedenle Türkiye'de ve dünyada altın madenciliği yasaklanmalı. Bu açıdan illa İliç'te giden canların her yerde mi gitmesi gerekiyor? Bunu görüp bugünden yarına, bu ülkeyi düşünen devlet aklı, kamu vicdanı, kapatılması gereken maden ocaklarının devlet aklından da kapatılması gerekiyor. Dilerim bundan sonraki zaman diliminde Türkiye'deki demokrasi güçleri ve ekoloji mücadelesi bu sürece daha sağlıklı müdahil olabilir" şeklinde konuştu.