Abdullah Öcalan: Türkiye Kürtlerle demokratik birliği esas almalı

img
HABER MERKEZİ - Kürt-Türk ilişkilerinin tarihi öneminin altını çizen PKK Lideri Abdullah Öcalan, “Türkiye, tüm bu tehlikeleri atlatmak ve kuşatmayı bertaraf etmek için Kürtlerle stratejik ittifakı, demokratik birliği esas almalıdır” önerisinde bulundu. 
 
Abdullah Öcalan’ın her dönem tarihsel gerçekliğine vurgu yaptığı ve demokratik çözüm için öneminin altını çizdiği Kürt-Türk kardeşliği, bugün bir kez daha kamuoyunun temel gündemi. Abdullah Öcalan, yıllar süren mutlak iletişimsizlik halinin ardından 28 Aralık’ta Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan ile yaptığı görüşmede kamuoyuna gönderdiği 7 maddelik mesajında, bir kez daha bu tarihsel gerçekliğe işaret etti. Mesajın ilk maddesinde, “Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirmek tarihi bir sorumluluk olduğu kadar, tüm halklar için de kader belirleyici bir önem ve aciliyet kazanmıştır” diyen Abdullah Öcalan, İmralı’da tutulduğu 26 yıllık süre boyunca avukatları ile yaptığı görüşmede bunun önemine vurgu yaptı. 
 
KÜRT-TÜRK İLİŞKİLERİ ZEHİRLENDİ
 
İmralı’da 7 Ağustos 2002’de yapılan avukat görüşmesinde Kürt-Türk ilişkilerinin tarihsel boyutunu ele alan Abdullah Öcalan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Kürt ve Türklerin Anadolu’daki ilişkileri Hititlere kadar gider. Bu ortaklık, birlik konusundaki siyasal irade daha sonra Selçuklular döneminde Kürt-Türk ilişkileri olarak gerici Bizans’a karşı siyasal iradeyle ortaya konulmuştur. Türk-Kürt ittifakıyla birlikte Anadolu’nun kapıları açılıyor, Osmanlı döneminde Yavuz Sultan ile Kürtlerin ortak ittifakı Osmanlı’yı Ortadoğu’ya açmıştır, dolayısıyla Anadolu’da yerleşme ve bir Cihan İmparatorluğu haline gelme durumu yaşanmıştır. 1920’lerde Mustafa Kemal ile özgürlük temelinde ittifak cumhuriyeti doğurmuştur. 1925 sonrası yaşanan uğursuz gelişmeler Kürt-Türk ilişkilerini zehirlemiştir. En son benim üzerimde oynanmak istenen oyun ile boğazlaşmaya götürülmeye çalışıldı.”
 
İLİŞKİLER ORTADOĞU’YA KATKI SUNAR
 
PKK Lideri, aynı görüşmede Türklerin de Kürtleri kardeş bir halk olarak görmesi gerektiğini ifade ederek, “Burada en önemli görev Kürtlere düşüyor. Bir parça ekmek yedikten sonra demokratik siyaset yapmalılar. Bir parça ekmek ve karşılığı demokratik siyaset. Kürtler adımlarını dirayetle atmalılar. Bu adımlar sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’da da büyük yol aldıracaktır. Bu yeni Türk-Kürt ilişkileri Irak’ta barış ve uzlaşmayı getirecektir. İsrail ve Filistin’de, İran coğrafyasında, Ortadoğu’da barış ve demokrasiye katkısı olacak, uzlaşmayı getirecektir. Bütün parçalardaki Kürtleri birbirine oyun oynamamaya, barış ve demokrasiyi güçlendirmeye çağırıyorum” önerisinde bulundu.
 
‘TÜRKİYE ULUSU’ KAVRAMI TÜM HALKLARI KAPSAR
 
“Türkiye ulusu” kavramının tüm halkları kapsadığını, Türk ve Kürtleri temsil ve ifade edeceğini vurgulayan Abdullah Öcalan, 24 Eylül 2003 tarihli görüşmede, “Türk şovenliği ve ‘Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur’ anlayışı milliyetçilikle doludur, Türklerin lehine değildir, Türkleri tecride götürür. Sonuç Kürtleri dışlamadır. Bu da emperyalizme dışa ilişkiye yönelttir, bu parçalanmaya götürür. Hititlerden bu yana Anadolu’da gelişen her türlü kültür Türkiye ulusu adı altında yeniden formülleştirilebilir. Bir tarlada tek renk, tek çiçek yetişsin istiyorlar, böyle diyenler yanılıyor. Yalnız beyaz veya yalnız kara çiçek yetişsin demek faşizmdir” tespitinde bulundu.
 
MİLLİYETÇİLİĞE KARŞI DEMOKRATİK İTTİFAK 
 
Tüm bunlara karşı demokratik ittifak önerisinde bulunan Abdullah Öcalan, şöyle devam etti: “Alternatif, demokratik güçlerin birliğidir. Devrimci demokratik güçler tek cephede bir blok altında STÖ’lerden partilere, ekonomik güçlerine kadar bir araya gelinerek oluşturulmalıdır. Demokrasi güçleri rollerini oynamalılar. Demokratik blok Türkiye’yi ve halkı borç batağından kurtarmalıdır. Kürtler demokratik uzlaşı içinde yer almalı.” 
 
DEMOKRATİK UZLAŞI ÖNERİSİ 
 
Abdullah Öcalan, olası tehlikelere dikkat çekerek, buna karşı şu önerilerde bulundu: “Türk-Kürt özgür birlikteliği ile, demokratik uzlaşma ile bu tehlikeler önlenebilir. İmhadan vazgeçmeliler. Bu da demokratik kurtuluş uzlaşmasıdır. Türkiye’nin teslim alma çalışması çok tehlikelidir. Asıl Türkiye’yi Sevr sendromuna bu sokuyor. PKK’yi düşman etmemek gerekir. PKK’ye gelin denilebilir. 80 yıllık hatayı düzeltmek gerekiyor. Çağrı yapılır, demokratik siyasal bütünlüğe katılıma gelirler.”
 
YÜZYIL SÜRECEK KÜRT-TÜRK SAVAŞI UYARISI! 
 
PKK Lideri, demokratik diyalogun önemine vurgu yaptığı 7 Eylül 2006 tarihli görüşmede, bugün de haklılığını ortaya koyan şu önemli değerlendirmelerde bulundu: “Ortadoğu’da yarın ne olacağı belli değil. Hep uyardım, eğer barış için bir şeyler yapılmazsa, çatışmalı süreç derinleşir. ABD’nin Suriye’ye veya İran’a bir müdahalede bulunursa, bütün dengeler değişir. Böyle bir durumda çözüm yoluna girilmemiş olursa, yüzyıl sürebilecek bir Kürt-Türk savaşı doğar. İşte Filistin’in durumu ortadadır. Bir türlü çözülemiyor. Çünkü sorunun bu şekilde çözülemeyeceğini biliyorum. Ulus-devlet demek çatışma demektir. Sorunları esas olarak çözecek olan bizim geliştirdiğimiz demokratik özerkliktir. 
 
DEMOKRATİK BİRLİK ESAS ALINMALI 
 
Benim Türkiye’ye teslim edilmemdeki asıl amaç da bir Türk-Kürt savaşı yaratmaktı. O süreçte ben de kötü niyetli davranabilirdim, barış yanlısı bir tutum sergilemeyebilirdim. Fakat böyle yapmadım. O zor günlerde, zor koşullarda yaşayarak, ayakta kalarak ve barışa dönük projeler uygulayarak, Türk-Kürt savaşı planını boşa çıkardım ve hala da çıkarıyorum. Türkler hep Kürtlerle stratejik işbirliği yaparak bu topraklarda yaşayabilmişlerdir. Hep Kürtlere dayanmışlardır. Benim duruşumla bir Türk-Kürt savaşı engellenmemiş olsa, çıkacak bu savaşla İngilizler haritaları yeniden çizip planlarını yürürlüğe koyacaklardı. Zaten Ortadoğu’ya yeniden şekil veriliyor, bütün Ortadoğu yeniden şekillendirilecek. Türkiye işte bütün bu tehlikeleri atlatmak ve kuşatmayı bertaraf etmek için söylediğim gibi Kürtlerle stratejik ittifakı, demokratik birliği esas almalıdır. 
 
Kürtler zaten savaş istemezler, demokratik bir ülkede barış içinde yaşamak isterler. Bunu çok iyi biliyorum. Kürtlerin demokratik haklarının karşılanması gerekir. Yapılması gereken, Kürtlerle Türklerin demokratik birliğini sağlamaktır. Bir süreden beridir Türkiye’de aklı-selim kesimler, gruplar, demokrasi yanlıları acil bir barış ihtiyacını dile getirmektedir. Bu kanın durdurulması gerekmektedir. Türkiye’de belki de kimse bu koşullarda değildir. Ancak ben barış çabalarımı sürekli devam ettirdim, sürekli uyardım. Bu kanın durmasını ve Türkiye’nin demokratikleşmesini istiyoruz. On yılı aşkın süredir barış çabalarımız devam ediyor fakat gelinen nokta ortada. Kan akmaya devam ediyor.”
 
‘21’İNCİ YÜZYILDA BARIŞ ŞANSINI ISKALAMAYALIM’
 
Abdullah Öcalan, 20 Eylül 2006 tarihinde yapılan görüşmede de milliyetçiliğin çözüm getirmeyeceğinin altını çizerek, “20’nci Yüzyıl’da barış şansını ıskaladık, 21’inci Yüzyılı da ıskalamayalım. Milliyetçiliğin Ortadoğu için ne tür felaketlere yol açabileceğini her zaman söylüyorum. Burada adeta feveran ediyorum. Nasıl görmüyorlar bu oyunları? Şu an çevremizde tehlikeli olan dört milliyetçilik akımı var. Eğer Kürt sorunu demokratik şekilde çözüme kavuşturulmazsa, bu milliyetçilikler eninde sonunda çatışacaktır. İşte görüyorsunuz, Irak’ta neredeyse istisnasız her gün insanlar kesiliyor, onlarca insan ölüyor ve bu durum yavaş yavaş kanıksanıyor. İşte görüyorsunuz, İran milliyetçiliği, Kürt sorunun çözmek yerine sürekli saldırıyor. Türkiye de hakeza aynı. Şimdiye kadar askeri yöntemlerle sonuç almaya çalıştı. Bu şekilde sonuç alınamaz” dedi.
 
MA / Özgür Paksoy