Tülay Hatimoğulları: Kadın cinayetlerinin üstü örtülüyor

  • kadın
  • 12:55 25 Kasım 2025
  • |

ANKARA - Tülay Hatimoğulları, 10 ayda 235 kadının katledildiği, 247 kadının da şüpheli şekilde yaşamını yitirdiğini belirterek “Şüpheli denilerek üstü örtülmek istenen kadın cinayetlerini çok iyi biliyoruz” dedi. 

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis Kadın Grubu toplantısında gündemdeki gelişmeleri ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün doğmasına neden olan Mirabel kardeşlere ve verdikleri mücadeleye değinen Tülay Hatimoğulları, yaşamını yitiren ve şu an hala cezaevinde tutulan kardın siyasetçilere ve verdikleri mücadeleye değindi.  Suriye’de Alevilere yönelik katliamlara tepki gösteren Tülay Hatimoğulları, “Sokakta dolaşan yurttaşlara, insanlara gelişigüzel ateş açıyorlar, evlerini ve dükkanlarını ateşe veriyorlar. 2025'in Mart ayında Suriye'de Alevilere dönük tarihin en büyük Alevi katliamlarından birisi gerçekleşti. Binlerce Alevi katledildi. Kadınlar kaçırıldı. İşkence edildi kadınlara. Köle pazarında satıldı kadınlar. Suriye'de Alevilere dönük olanca hızıyla devam eden bir soykırım var. Ve aynı şekilde Dürzilere ve Hristiyanlara dönük de bir katliam gerçekleşiyor Bizler buna sessiz kalamayız. Hiçbir vicdan, hiçbir yürek buna sessiz kalamaz” dedi. 
 
Alevi katliamını karşı mücadele ettiklerini; siyaset, diplomasi ve toplumsal alanlarda bunun mücadelesini sürdüreceklerini belirten Tülay Hatimoğulları, “Aleviler, Alevi kadınlar yalnız değildir” dedi.
 
‘KADIN CİNAYETLERİNİN ÜSTÜ ÖRTÜLÜYOR’
 
Kadınların yaşamın her alanında şiddete maruz kaldıklarını söyleyen Tülay Hatimoğulları, kadına yönelik şiddettin münferit olmadığını, erkek-devlet şiddetinin kapitalizmle ele ele vererek kendisini yeniden ürettiğini kaydetti. Tülay Hatimoğulları, "İçişleri Bakanı kadın cinayetlerinin yüzde 25 azaldığını iddia ediyor. Oysa sadece 2025 yılının son 10 ayında 235 kadın katledildi ve 247 kadın ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Şüpheli ölümler kadın cinayetlerini aşmış durumda. Çünkü araştırılmıyor. Çünkü üstü örtülüyor. Her gün kadınların erkekler tarafından öldürüldüğüne tanıklık ediyoruz. Bakın daha dün Nuran Şimşek boşandığı erkek tarafından katledildi. Üniversite öğrencisi 19 yaşındaki Mizgin Ertekin Ankara'da kaldığı öğrenci yurdunda tırnak içinde söylüyorum düşerek hayatını kaybetti. Genç kadınlar, öğrenciler yurtlarda korunmuyor. Rojin’den iyi biliyoruz bunu. Bizler şüpheli denilerek üstü örtülmek istenen kadın cinayetlerinin çok iyi biliyoruz. İntihara sürüklenen kadınları da sevdiği ve yakını olan erkekler tarafından katledilen kadınları da biliyoruz” ifadelerini kullandı.
 
DEVLET ELİYLE DELİLLER KARARTILDI
 
Tülay Hatimoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü: “Rojin Kabaiş'in dosyasında iki DNA örneğine, kan lekelerine rastlanıyor ve bir şüpheli arabadan bahsediliyor. Buna rağmen ne yazık ki bir kadının ölümü, devlet eliyle deliller karartılarak örtülmeye çalışılıyor.
 
Bakın, geçtiğimiz günlerde Van 100. Yıl Üniversitesine gittim. Van’daki kadın meclisimizle birlikte, TJA ile birlikte kadınlarla beraber üniversitede Rojin’in kaybolduğu noktada bir basın açıklaması yapmak istedik. Ama adeta bütün Van polisi oraya yığılmış ve bizim o noktaya gitmemizi bilerek ve isteyerek engellediler.
 
Buradan soruyorum: Van Valisi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü, Emniyet… Bu olayın üzerini örtmek için neden bu kadar çaba sarf ediyorsunuz?
 
Bakın bir gecede bir gecede İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiler. Kadınların en temel yaşam güvencelerinden birisi olan İstanbul Sözleşmesi'ne acilen geri dönülmelidir. Şimdi geri çekildiği söylenen 11'inci Yargı Paketi'nin bu haliyle Meclis'e getirmeyin. Nefret suçlarını daha da körüklemeyin. 
 
KADIN BAKANLIĞI KURULSUN
 
Ailenin korunması ve güçlendirilmesi programına 21.8 milyar TL, kadınların güçlendirilmesi programına ise 8 milyar TL ayrılmış. Kadın kendi başına bir öznedir. Bu böyle bilinmelidir. Kadının adını bakanlıktan silinip Aile Bakanlığı'nın bir alt başlığı haline getirilmesini asla kabul etmiyoruz. Bizim açımızdan tek çözüm, bağımsız bir kadın bakanlığının kurulmasıdır.
 
 KADINLAR GÜVENCESİZ ÇALIŞTIRILIYOR
 
Ev içi bakım yükü, çocuk, yaşlı, engelli, hasta bakımı hala büyük oranda kadınların sırtında ve sonra dönerler derler ki kadınlara: ‘Ne iş yaptın ki bütün gün evde boş oturdun.’ Oysa bütün bu bakım yükünü ve emeği harcayan kadınlardır ve kadınların emeği görmezden geliniyor. Kadınların yüzde 24.4'ü kayıt dışı çalışıyor. Tarım işçisi, ev emekçisi, merdiven altı atölyelerde çalışan kadınların büyük bir çoğunluğu sigortasız, güvencesiz.
 
NEFES ALMAK İÇİN BİR PENCERESİ DAHİ YOKTU
 
Bakın Dilovası'nda yaşanan iş cinayetine. Üçü çocuk, altı kadın yanarak can verdi. Bu bir iş kazası değil. Bu düpedüz bir iş cinayetidir. Ve bu cinayete göz yumulmuş. Bu atölyede dışarıya açılan tek pencere dahi yok. Nefes almak için uçucu madde ile çalışıyorlar. Düşünün. Nefes almak için bir tek penceresi dahi yok.
 
YÜZLEŞME ÇAĞRISI
 
İktidarı kendi politikalarından etkilenen milyonlarca kadınla yüzleşmeye çağırıyorum. Bakın 3 bin TL burs ve krediyle geçinmeye çalışan genç kadınlar. Onlarla yüzleşin. Ataması yapılmayan öğretmen kadınlarla, asgari ücrete mahkum edilen işçi kadınlarla, Dilovası'nda tabutlukta çocuk yaşta çalışmak zorunda bırakılan işçilerle, kirasını ödeyemeyen yaşlı kadınlarla, engelli aylığıyla geçinemeyen kadınlarla yüzleşin. Sayın bakan ve mensubu olduğu iktdar... Yapar mısınız bunu? Hiç sanmıyorum. Oysa çözüm çok açık. Eşit işe eşit ücret politikaları uygulanmalı. Kadın istihdamını arttıracak kontenjanlar oluşturulmalı. Ücretsiz meslek edindirme programları oluşturulmalı ve yaygınlaştırılmalı. Çocuk, yaşlı ve engelli bakım hizmetleri kamusal ve ücretsiz olmalı. Güvencesiz tüm işlere müdahale edilmeli. Göçmen ve yaşlı kadınlara özel bir güvence sağlanmalı.
 
DEM PARTİ KADINLAR İÇİN NE İSTEDİ?
 
DEM Parti olarak tüm bu başlıklarla ilgili bakanlıklara bütçe komisyonunda önergeler sunduk. Kadın ve genç girişimcilere hibe desteği, ev emekçisi kadınların sigorta kapsamına alınması, cinsel şiddet kriz merkezleri kurulması, yardım miktarlarının arttırılması, bursların asgari ücretin yarısına endekslenmesi, kredi borçlarının silinmesi, KYK yurtlarının arttırılması... Bizim bütün bu önergelerimiz AKP'nin ve MHP'nin oylarıyla reddedildi. Onlar istedikleri kadar reddetsinler. Biz sonuç alana kadar mücadele edeceğiz.
 
YÜRÜYÜŞE ÇAĞRI
 
DEM Parti olarak ekmek ve barış için kampanyamızı başlatmış durumdayız. 12, 13, 14 Aralık'ta dört koldan Ankara'ya yürüyüşümüzü gerçekleştireceğiz. İşsizliğe, açlığa, yoksulluğa, emek sömürüsüne, savaşa ve çatışmalara karşı yürüyeceğiz. Bu yürüyüşü kadınların da güçlü bir şekilde sahipleneceğine inanıyorum. Emekle kazanacağız, mücadeleyle kazanacağız. 
 
SÜRECİN ÖZNELERİYİZ
 
Barış ve Demokratik Toplum Süreci’yle çatışmaların durmuş olması son derece kıymetlidir. Bölge kaynıyor. Bitmeyen savaş ve çatışmaların en ağır bedelini kadınlar ödüyor. Savaşta ilk hedef olan kadınlardır, kadın bedenidir. İlk kısılan ses kadınların sesidir. Göç yollarında kaybolan kadınların dramı, insan tacirlerinin eline düşen genç kadınların trajedisi, savaşın kadınlara nasıl bir yıkım getirdiğinin acı gerçeğini özetliyor bizlere. Biz kadınlar, Türkiye'nin bu trajediden kurtulması için, bölgenin bu trajediden kurtulması için barışa dört elle sarılıyoruz. Bizler barış sürecinde yalnızca izleyici değil, doğrudan özneleriz.
 
 BARIŞI KENDİ ELLERİMİZ İLE KURACAĞIZ
 
Bugün buradan güçlü bir irade ile sesleniyoruz. Bu ülkenin barışını biz kadınlar kendi ellerimizle kuracağız. Bu toprakların karanlığını kadınların cesaretiyle, bizlerin cesaretiyle bizler dağıtacağız. Yaşamı, demokratik geleceği, eşitliği biz kadınlar inşa edeceğiz. Çünkü her zaman söylediğimiz gibi kadın yaşamdır, yaşam kadındır. Ve Nezahat Ana'nın dediği gibi artık evlatlarımızı değil, silahları gömme zamanıdır. Barış bizim elimizle gelecek.  
 
TARİHİ BİR ADIM OLMUŞTUR
 
Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu İmralı’da Sayın Öcalan ile çok önemli bir görüşme gerçekleştirdi. Partimiz adına bu heyete Gülistan Kılıç Koçyiğit vekilimiz yer aldı. Bu heyette yer alan ve giden komisyona bir kez daha teşekkür ediyoruz. Bu görüşme Türkiye'nin barış ve demokrasi sürecine odaklanan yapıcı, kapsayıcı, umut verici bir niteliğe sahip olmuştur. Bu görüşme Türkiye'nin uzun süredir beklediği barış ve kardeşlik kapısını aralayan tarihi bir adım oldu. Bu görüşme sadece bir dinleme ve temas değil, halkların ortak geleceğini şekillendirecek bir diyalog köprüsüne dönüşmelidir. 
 
ÇÖZÜM ANAHTARI 
 
Görüşmenin içeriğine dair şüphesiz Meclis Başkanı ve komisyon gerekli paylaşımları yapacaktır. Ancak Sayın Öcalan’ın, Türk-Kürt ittifakının ve bütün halkların ortak yaşam zemininin güçlenmesi, çatışmasızlığın kalıcılaşabilmesi ve demokratik çözüm iradesinin bir kez daha net bir biçimde ortaya konması için bir tavır sergilediğini biliyoruz. Bundan hiç şüphemiz yok. Komisyonun Sayın Öcalan’la gerçekleştirdiği görüşmede Suriye sorununun çözümüne ışık tutacak önemli değerlendirmeler yapılmıştır. Kuzeydoğu Suriye özelinde ve Suriye’nin bütünü açısından çözüm sürecinin anahtarı olabilecek bir perspektif ortaya koymuştur. Bu görüşmede, barışın sağlanması ve komisyonun hukuki ile siyasi düzenlemeler üzerindeki çalışmalarını destekleyecek mahiyette değerlendirmelerde bulunmuştur.
 
İKTİDAR VE MUHALEFET SAHİP ÇIKMALI
 
Barış ve Demokratik Toplum sürecinde dün itibarıyla tarihî bir eşik, önemli bir adım atılmış oldu. Türkiye halklarının geleceği için bu sürecin başarıya ulaşması şarttır. Başarıya ulaşmasının yolu; iktidar ve muhalefetin süreci tam, açık ve cesurca sahiplenmesi ve barışın daha çok toplumsallaşabilmesi için çalışmasıyla mümkündür.
 
KÜRT MESELESİ SEÇİM MESELESİ DEĞİLDİR
 
Komisyonun Sayın Öcalan'la görüşmesinin 86 milyona zarar değil, yarar sağladığı görülecektir. Bir kez daha belirtiyoruz ki, Kürt meselesi bir seçim meselesi değildir. Kürt deyince sandık, barış deyince oy sayım çizelgesi hayal etmek siyaset değildir, siyasetsizliktir. Kürt halkına da büyük haksızlıktır. Kürt meselesi hiçbir siyasi partinin kendi penceresinden araçsallaştırabileceği konjonktürel bir mesele değildir. Tarihsel bir meseledir. Türkiye'de demokrasinin önündeki temel engellerden biridir ve çözülmelidir. 
 
YASAL DÜZENLEMELER HIZLA HAYATA GEÇİRİLMELİ
 
İktidar, muhalefet ve devletin de sorumluluğu büyüktür. Bu yolun ilerleyebilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin hızla hayata geçirilmesi şarttır. Barış bir tarafın çabasıyla değil, hepimizin ortak iradesiyle gerçekleşebilir. Sürecin bu yeni aşamasında beklentimiz; komisyonun raporunu bir an önce yazması, yasal ve hukuki düzenlemeler sürecine hızla geçiş yapılması ve bu parlamentonun en tarihi görevlerinden biri olan bu süreci ileriye taşıyabilmesi açısından bu yasal düzenlemelerin ve hukuki düzenlemelerin acilen yapılmasıdır.”