Bakırhan: Öcalan kalıcı çözüm için tarihi çağrıya hazırlanıyor 2025-02-04 12:42:26 ANKARA - DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, "Sayın Öcalan Kürt sorunun köklü ve kalıcı çözümü için, demokratik bir Türkiye'nin inşası için önümüzdeki günlerde bir tarihi çağrıya hazırlanıyor" açıklaması yaptı.  Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Meclis’te partisinin haftalık grup toplantısında değerlendirmelerde bulundu. Bakırhan, 6 Şubat Mereş merkezli depremlerin 2'nci yıl dönümüne değinerek, yaşanan ölüm ve yıkımlardan AKP-MHP iktidarının sorumlu olduğuna işaret etti.    Yargıdaki çifte standarta dikkati çeken Bakırhan, "Yandaş olana hukuk lastik gibi ama bu düzeni eleştirenlere maşallah aslan gibi kükrüyor. Muhalif olunca maşallah çok iyi niyet okuyorlar. Bir gerekçe bularak insanları mahkum etmeye çalışan bir yargıyla, bir hukukla karşı karşıyayız. En son örneğini dün hep birlikte gördük. Adli tıp raporuna göre diri diri yakıldığı tespit edilen Pınar Gültekin davasını biliyorsunuz. Pınar Gültekin davasında bu canice öldürmeye Yargıtay haksız tahrik indirimi istiyor” dedi.    ÖZGÜR BASIN'A YÖNELİK SALDIRILARA TEPKİ   Bakırhan, kayyım atamalarına işaret ederek, batı kentlerinde de benzer uygulamaların devreye konulduğunu söyledi. Bakırhan, "İşte artık muhalefet partilerine de kayyım atıyorlar. Yetmiyor bir de mevcut halihazırdaki belediye başkanları ile uğraşmaya çalışıyorlar. Hangi partiden olduğuna bakmaksızın biz DEM Parti olarak kayyım karşıtı tutumumuzu devam ettireceğiz. Bunlarla bitmiyor. Türkiye’deki baskıcı uygulamalar. Yeni Yaşam Gazetesi, JINNEWS, Mezopotamya Ajansı’nı biliyorsunuz; gün yok ki baskıya uğramasınlar, gün yok ki bu basın yayın organlarında çalışanlar gözaltına alınmasın, neredeyse bu gazetecileri cezaevlerin değişmez müdavimi oldular” diye kaydetti.   ‘YANLARINDA OLACAĞIZ’   Bakırhan, şunları söyledi: "Özgür Basın'ın yanında olacağız. Bu baskıları lanetliyoruz. Baskılar karşısında baskıya uğrayanlarla dayanışma içinde olacağız. Eleştiri demokratik yaşamın en kutsal kurallarından biridir. Eleştiri hakkı hapsedilirse o ülkede demokrasi olmadığının en önemli göstergelerinden biri olur. Türk'ü Kürt’ü Alevisi sünnisiyle bu olumsuz tablo karşısında insanlar ifade özgürlüğü adalet istiyor. Emin olun sadece baskıya  uğrayanlar özgürlük ve demokrasi istemiyor, sokakta karşılaştığı iktidar mensubu insanlar da Türkiye'nin en temel meselesi demokrasidir diyor. Herkesin üzerinde hemfikir olduğu bu demokrasinin hayat bulması için hiçbir durmadan mücadelemizi sürdüreceğiz."   SÊRT BELEDİYESİNE KAYYIM ATANMASI    Sêrt Belediyesi'ne kayyım atamasına tepki gösteren Bakırhan, “Siirt halkının iradesi gece yarısı yok sayıldı. Bir halkın emeğini umudunu çalmak onun ekmeğini çalmaktan daha büyük bir hırsızlık, arsızlıktır. Daha büyük bir vicdansızlıktır. Belediyemizi neyle suçluyorlar biliyor musunuz? Belediye iyi hizmet yürüttüğü için oradaki Araplar, Kürtler belediyeden memnun olduğu için emin olun orada uygulanan sosyal projeler, kadınlar dönük yapılan projeler, kimlik ayırmadan herkese eşit adil götürülen hizmetleri Siirt halkı çok iyi biliyor. Aslında cezalandırdıkları bu adil bu eşitlikçi hizmettir. Buraya kayyım atıyorlar. Onun için bütün Siirt halklarını ve Türkiye halklarını Siirt’teki bu adil, eşitlikçi yönetim anlayışıyla dayanışmaya çağırıyorum.    Milletvekili olduğum Siirt’in 100 yıldır cumhuriyetten çekmediği şey kalmadı. Siirt 1920 yılında birinci Umumi Müfettişlik bölgesinde kaldı. 1978 sonrası sıkıyönetimle yönetildi. 1987’de OHAL şartlarında her türlü zulmü faili meçhul cinayetleri kötülükleri gördü. 2016’dan beridir de kayyım anlayışıyla yönetiliyor. Bir kent düşünün 100 yıllık cumhuriyetin onlarca yılını olağanüstü halk usulleri ile geçiriyor. En sonda söyleyeceğini en başta söylemek istiyorum. Kürtler vardır ama siyasi iradeleri yoktur anlayışından bu iktidarı vazgeçmeye çağırıyoruz. Kürtler de vardır, iradesi de vardır. Kürtlere de iradelerine de saygı duyacaksınız” dedi.   'TEK BİR YOL VAR; BELEDİYELERİ İADE ETMEK'   "Kimse bize 'Bir süreç var, bu kayyım uygulamalarını görmezden gelin' demesin" diyen Bakırhan, "Kimse bize 'Bir süreç var, size istediğimiz gibi tokat atarız, sesinizi çıkarmayın' demesin. 'Bütün kötülükleri yapalım ama süreç uğruna sessiz kalın' demesin. Bizim belediyelerimizi gasp edenler bilsinler ki bu halkın iradesi mühürle teslim alınmaz. Çünkü biz buradayız. Biz buradayız. Çünkü biz diz çökmmedik, çökmeyeceğiz. Biz nice fermanları boşa çıkaran bir halkın yiğit evlatlarıyız. Bu fermanlar vız gelir, tırıs gider. Altını çizerek bir kes daha ifade ediyorum. Kimliğimiz, kültürümüz, tarihimiz, bizim yaşam sebebimizdir. Kayyım politikaları ile ilgili yapılacak tek bir şey var o da  halkın olan belediyeleri halka iade etmektir. Bunun için mücadele edeceğiz" diye konuştu.     'TIŞRÎN'DE YAŞANANLAR SAVAŞ SUÇUDUR'    Bakırhan, Kuzey ve Doğu Suriye'deki saldırılara işaret ederek, "Yine Ortadoğu ve Suriye’deki gelişmelere ilişkin de birkaç şey paylaşmak istiyorum. Demokratik siyaset olanaklarını tartıştığımız bu günlerde sadece kayyımlar atanmıyor, çözüm ve barış çabalarına da çok büyük saldırılar devam ediyor. Bakın 8 Ocak’tan günümüze kadar Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılarda 41 yurttaş yaşamını yitirdi 250’ye yakın insan da yaralandı. Bu ölümlerin çoğu Tişrin Barajı bölgesindedir. Dünyanın gözü önünde bir uluslararası savaş suçu işleniyor. Sadece Tişrin Barajı çevresinde 24 yurttaş bombalarla yaşamını yitirdi. Katledilenler arasında gazeteci, aydın, yazar, sanatçı, kadın, genç, Arap, Kürt ve her milliyetten, her sınıftan insanlar vardı. Tişrin Barajı çevresi çok tarihi bir yerdir. İlk kerpiç evlerin yapıldığı bir coğrafyadır. İlk tarıma geçilen alanlardan birisidir. İlk hayvanların evcilleştirildiği bir bölgedir. Şimdi de orada tarihi bir sivil toplum direnişi hayata geçirilmeye çalışıyor. Biz bu sivil direnişi destekliyoruz. Katledilen sanaatçı Bavê Teyar, ne diyor biliyor musunuz; 'Biz ölümden korkmuyoruz.' Bavê Teyar’ın bu sözleri Tişrin Barajı'ndaki duruşu, dirayeti, demokratik duruşu ortaya koyuyor" ifadelerini kullandı.    SURİYE KONFERANSI YOK HÜKMÜNDEDİR   Bakırhan, devamla şunları söyledi: "Suriye’deki yeni yönetim bir konferans düzenliyor. Bu konferansın içinde kadınlar yok, Kürtler yok, Durziler yok, Aleviler yok, Suryaniler, Ermeniler yok. Bu konferansı kendi kendine yapacak, karar alacak sonra da Suriye’deki bütün halklara dayatacak. Böyle konferans mı olur? Suriye’nin bütün renklerinin katılmadığı konferans yok hükmündedir. Bunu kimse tanımıyor, tanımayacak. Yine buradan hızını almıyorlar cumhurbaşkanı seçiyorlar. Dışarıdan giden cihadistler bir araya gelecek, Suriye halklarını Suriye’deki farklılıkları, inançları katmayarak kendi cumhurbaşkanları seçecekler. Bunu da kimse kabul etmez. Halkların onayı var mı bu cumhurbaşkanlığı seçiminde. O cumhurbaşkanı bugün Türkiye’ye gelecek.    SURİYE'NİN GELECEĞİ DEMOKRATİK SURİYE CUMHURİYETİDİR   İlk ilik yanlış düğünleniyor. İlk iliğin yanlış düğümlendiği bir yerden kalıcı demokratik bir şey beklemek çok zor. Böyle bir anlayışla ortak ve demokratik bir yaşam kurulamaz. Kendi başına konferans yapacaksın, kendini cumhurbaşkanı seçeceksin, kararlar alacaksın sonra da oradakilerle bu kararlara uyun diyeceksin. Ortak yaşam Suriye Arap Cumhuriyeti ile değil demokratik bir cumhuriyet ile kurulur. 100 yıldır zaten Suriye’de yaşananhlar tekçi bir anlayıştan çekmedi mi? Şimdi daha katmerli bir tekçilik hayata geçirilmeye çalışılıyor. Neymiş Arap cumhuriyetiymiş. Kürt nedir, oradaki Alevi nedir, Durzi nedir, Ermeni nedir? Oradaki diğer farklılıklar nedir? Bu tekçilik Suriye’yi bir yere götürmez. Bu tekçiliği destekleyen oraya daha Suriye’deki Arap Cumhuriyeti demeden ismini Arap Cumhuriyeti olarak koyanları da uyarıyoruz; Suriye’nin geleceği Suriye Arap Cumhuriyeti değil Demokratik Suriye Cumhuriyetidir. Dolayısıyla herkesi bu konuda duyarlılığa davet ediyorum. Çağrımız herkesedir Suriye’deki şiddet son bulsun   İKTİDARIN DİLİ SAYIN ÖCALAN'A UYGUN OLMALIDIR    Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü Türkiye’de demokratik standartlarını aynı zamanda kaldıracı olacaktır. Yani bu meselenin çözümü herkesin nefes almasını sağlayacaktır. Sayın Öcalan çatışmaları hukuki ve siyasi zemine çekmişken, iktidarın dili ve pratiği de buna uygun olmalıdır. Tam da burada bazı hususları hem hatırlatmak hem de yeniden altını çizmek istiyorum. Dünya deneyimlerinden de çok iyi biliyoruz ki dünyada da benzer deneyimler var. Barışta tarafların üstünlüğü söz konusu değildir ve olmamalıdır. Barış demek toplumsal adaletin tessis edilmesi demektir. Tüm Türkiye halklarının tanıklığında açık bir şekilde bir kez daha belirtmek istiyorum; barış Kürt halkının boynuna basarak olmaz.    DAHA KAÇ GENCİMİZ TOPRAĞA DÜŞSÜN?   Barış şiddetin şantajın tehdidin gölgesinde olmaz. Demokrasi ve özgürlüklerin ışığında kurulur. Zaman susma bekleme zamanı değildir. Daha neyi bekleyelim? Daha kaç gencimiz toprağa düşsün? Daha bu ülkenin kaç milyarını, kaynaklarının savaş baronlarına aktaralım? sorusunu soruyoruz. Bir an önce bunları engellemek gerekiyor.    İKTİDAR NİYE ADIM ATMIYOR, NEYİ BEKLİYOR?   Değerli arkadaşlar yine hiç eğip bükmeden iktidara sormak istiyorum; hükümet demokrasi ve hukukun üstünlüğü konusunda niye adım atmıyor, Neyi bekliyor?  Ne olacak ki Türkiye'nin temel ve herkesin temel isteği olan bu meseleler konusunda adım atsın. İktidarı durduran nedir? Bu soruları sormak gerekiyor.    ÖCALAN KISA BİR SÜREDE TARİHİ BİR ÇAĞRI YAPACAK    Aylardır sizlerin de merakla beklediği bir hususu ilk kez buradan paylaşmak istiyorum; Sayın Öcalan Kürt sorunun köklü ve kalıcı çözümü için, demokratik bir Türkiye'nin inşası için  önümüzdeki günlerde tarihi bir çağrı yapmaya hazırlanıyor. Evet Sayın Öcalan tarihi bir çağrı yapmaya hazırlanıyor ve kısa bir süre bu çağrıyı yapacak.    Biz kalıcı ve köklü çözüm için hazırız. Yapılacak olan bu tarihi çağrıyı önemsiyoruz, destekliyoruz ve arkasındayız. İktidarı da bu çağrının ciddiyetine denk düşecek zemini güçlendirmeye ve tarihi çözümde rolünü oynamaya çağırıyoruz.   ERDOĞAN'A BÜYÜK İŞLER DÜŞÜYOR    Bu süreç Sayın Bahçeli’nin bugüne kadar yaptığı siyasi taşıcıyıcılıkla devam etti. Biz de hakkını verdik ama Sayın Bahçeli yürütmenin başı değil. Şimdi yürütmenin başındaki Sayın Erdoğan'a büyük işler düşüyor. Artık her şey Erdoğan'ın elinde. Artık demokratik adımları atma zamanı, artık top Erdoğan’da. Milyonların gözü, kulağı demokrasi gelsin, adalet gelsin, özgürlük büyüsün, diye bekliyor. Hızlıca artık demokratikleşmeyi sağlayacak güven onarıcı adımların atılmasını bekliyoruz.   TARİHE CESUR BİR YÜRÜTMENİN BAŞI OLARAK GEÇİN    Sizin için tarihe geçme fırsatıdır. Günü kurtarmak ve oyalamak yerine cesaret gösterin. Tarihe cesur bir yürütmenin başı olarak geçin. Bizler rüzgara karşı savrulmamak için birlikte yaşamdan, eşit yaşamdan yanayız. DEM Parti olarak yönümüzde istikametimizde barıştır, müzakeredir, diyalogtur. Barışın yolunun zor ve dikenli olduğunu biliyoruz. Hele böylesine bir iktidarla karşı karşıya olduğumuz da açığa çıkınca, her şeye rağmen bu yolda bütün arkadaşlarımızla, yoldaşlarımızla birlikte Türkiye’nin emekçileri ve yoksullarıyla birlikte cesaretle yürümeye devam edeceğiz. Yürüyeceğiz, vazgeçmeyeceğiz."