'Anlıyorum, ama konuşamıyorum' diyenlerin sayısı çok fazla 2025-02-19 09:10:14 İZMİR - UNESCO'nun tehlike altındaki diller listesinde yer alan Kürtçenin Kirmançkî/Zazakî lehçesiyle şiirlerini kaleme alan Şair Ali Şeker, kendi toprağından uzaklaştıkça dilin kaybolduğunu belirterek, "Anlıyorum, ama konuşamıyorum' diyen insanların sayısı çok fazla" dedi.  Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Kurulu 1991'de 21 Şubat gününü "Dünya Anadil Günü" olarak kabul etti. UNESCO'ya göre, dünya üzerinde 6 bin dil konuşulurken bu dillerin 2 bin 500'ünün varlığı tehlike altında. UNESCO'nun Tehlike Altındaki Somut Diller Atlası'nda Türkiye'de 18 dil tehlike altında görünüyor. Tehlike altında kabul edilen dillerden biri ise Kürtçenin Kirmançkî/Zazakî/Kirdkî lehçesi. Özellikle Cumhuriyet tarihinden bugüne tekçi zihniyetin baskı ve asimilasyon politikaları Zazacanın giderek unutulmasındaki etkenlerden biri oldu. Günümüzde ise başta Kürtçe olmak üzere birçok dil resmi kurumlarda "Bilinmeyen dil" veya "X dil" olarak geçiyor.    Dile yönelik baskı ve yaygın kullanımının engellenmesi için örülen bariyerlere karşı, anadilin kullanımı yaygınlaşması için çabalarını sürdürenler de var. Bunlardan biri, şiirlerini Kürtçenin Kirmançkî/Zazakî/Kirdkî lehçesinde kaleme alan 66 yaşındaki Şair Ali Şeker. 1959'da Muş'un Gimgim (Varto) ilçesi Zaçex köyünde doğan Şeker, 1978 yılında Varto Lisesi Edebiyat Bölümü'nden mezun oldu. Şeker, daha sonra hayatının büyük bölümünü İzmir'de geçirir. Hayatının bir bölümünde sinema ile ilgilenen Şeker, 1980'den beri ise edebiyat ile uğraşıyor. Anadilinde birçok deneme ve yazı yazan Şeker'in birçok kitabı bulunuyor. Ali Şeker'in kitapları şunlar: "Yarınlarımız İçin Yürü", "Çocuğa Ağıt", "Parmak Çocuğun Tahta Bacağı", "Yeter Artık Sonbahar – Kürt Bir Çocuk – Tîjî Ya Şodirî Eşto Bonan Ser", "Lilik", "Hayleme", "Kilama Vayî", "Her Dağın Rüzgârı Kendi Sesinden Islık Çalar 1", "Her Dağın Rüzgârı Kendi Sesinden Islık Çalar - Toplu Şiirler", "Sîsperike", "Bıçak Kesiği Işık Demeti", "Yaz Yaprağı", "Kuru Bir Güneş" ve "Çalgipka To Mi De Wedartîya."     'ANADİLİ ANNEMİN KALP ATIŞIYLA ÖĞRENDİK’   "Biz dili annemizin karnında onun kalp atışıyla öğrendik" diyen Şeker, anadili konuşmanın çok önemli olduğunu vurguladı. Ancak genç nesillerin anadillerini fazla bilmediğini kaydeden Şeker, "Belki bizim bu konuda çabalamamız gerekiyor, ama yapmıyoruz. Bizim dilimiz yazılı olarak önceki dönemlere göre gelişti, okullar veya kursalar açıldı. Herkes inancına veya kimliğine göre yazıyor. Tabiatta bir bitki veya hayvan nasıl ki neslini kaybettiği zaman insanın canı acıyorsa dil de kaybedildiği zaman insanın canı acıyor. Bizim dilde klamlar dinlediğim zaman çok duygulanırım ve ağlarım. Gimgim'a ayak bastığım gibi gözümden yaşlar akıyor. Çocuklukta yaptıklarım aklıma geliyor. Dil ve çocukluk arasında da ayrı bir ilişki var" ifadelerini kullandı.    'TOPRAĞINDAN UZAKLAŞIRSAN DİL KAYBOLUR'   İnsanın anadilde yazmadığı durumda biat ettiğini söyleyen Şeker, hem Türkçe hem de Kirmançkî yazdığını aktardı. Ancak erken yaşlarda toprağından ayrıldığı için kendini yeterli bulmadığını dile getiren Şeker, "Ana dil konusunda klamlar çok önemli, çünkü müzik herkese hitap edebiliyor ve ayrı bir hafızadır. Anadilin unutulmasında insanların toprağından uzaklaşmasının büyük bir etkisi var. Büyüklerinin taşından toprağından uzaklaşırsan dil kaybolur. 1966'da Gimgim'daki depremden dolayı insanlar yerlerini terk etmek zorunda kaldı. Ayrıca Avrupa'da yaşayan insanlar kendi memleketinde değil de gidip batıda ev satın alıyor. Demek istediğim koşullarımız ne kadar iyileşiyorsa toprağımızı terk ediyoruz. 'Anlıyorum, ama konuşamıyorum' diyen insanların sayısı çok fazla" diye konuştu.    'KONUŞMADA CİDDİ EKSİKLİKLER VAR'   Dil konusunda hissiyatın yok olduğuna dikkati çeken Şeker, "Aynı apartmanın içerisinde kardeş kardeşle bile konuşmuyor. Zaman geçtikçe de konuşmayı unutmaya başlıyoruz. Belki yazı devam eder, ama konuşma toplumumuz arasında kaybolabilir. İkisini aynı hizaya getiremiyoruz. Halay da klamları söyleyenlere çok kızıyorum. Bizim yörenin yöresel halaylarından 'Memyane', 'Yar yare' unutulmuş. Ben bu iki halayı izlediğim zaman çok duygulanıyorum. Bu sadece bizim yörede var, başka yerde bulamazsın" şeklinde konuştu.    HİKAYESİ ÖDÜL ALDI   Kirmanckînin aşk ve sevgi dili olduğunu söyleyen Şeker, "2002 yılında Gimgim'da bir festivale gittim. Orada bir dost bana 'Sen Türkçe yazıyorsun. Bizim dilde niye yazmıyorsun' dedi.  O zamanlar gramerde eksiktim. Ben bu çelişkiyi fark ettim. İzmir'e geldiğim zaman birçok kitap ve kaynak aldım. Bu konuda kitaplar yazmaya başladım. Dersim Gazetes'inde zamanında bir köşem vardı. Bu köşede iki yıl boyunca deneme yazdım. Yazdığım bir hikayeye 2017 yılına Londra’da ödül verildi. Gecekonduda yaşayan iki yaşlı çifti yazmıştım. Dilin yaşaması için bolca kullanmamız gerekiyor" diye belirtti.