‘Barışın Yolunu Açmak’ konferansı: Demokrasi cephesi çözüm önerisi sunmalı 2025-06-22 11:11:25 İSTANBUL - “Barışın Yolunu Açmak” konferansının açılış konuşmasını yapan Rıza Türmen, Kürt sorununun çözümünün toplumsallaşmasıyla mümkün olduğunu belirterek, “Barış; silahları ortaya çıkan sebeplerin yok edilmesiyle olur. Demokrasi cephesi Kürt sorununa demokratik şekilde bir çözüm önerisi sunmalı” dedi.  Barış İçin Toplumsal Girişim, Kürt sorununun demokratik çözümü çerçevesinde ortak politika ve mücadele araçlarını tartışmak amacıyla Eyüp Sultan Kültür Merkezi'nde “Barışın Yolunu Açmak” konulu konferans düzenliyor. Konferansa çeşitli kesimlerden çok sayıda siyasetçi, aydın ve sanatçı katıldı. Konferansın açılış konuşmasını, eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Yargıcı Rıza Türmen yaptı.    Ülkede hukukun ortadan kaldırıldığını belirten Türmen, şöyle devam etti: “Bütün bunlar olurken, bir başka tarafla ‘Terörsüz Türkiye’ yürütülüyor. Öcalan’ın çağrısı, silahların bırakılması, Bahçeli’nin çağrısı umut veriyor. Ancak bunlar birbirinden bağımsız görülemez. Bir tarafta barış süreci var, diğer tarafta barıştan uzaklaşmak var. Bir tarafta barış var, diğer tarafta baskıcı bir rejim var. Bu böyle olmaz. Bunlar kompakt şeyler. Bu süreçleri birleştirmek lazım. Demokratikleşme süreci ancak böyle olur. İktidarda olan Ak Parti azınlık iktidarına dönüştü. Böyle olunca iktidarda baskı yolluyla kalmaya çalışıyor. Öbür taraftan tabanını genişletmek için Kürt oylarına göz kırpıyor. Bu çelişkili süreç tamamen anlamsız değil. Yine DEM Parti ve CHP’nin arasını bozmaya çalışıyor. Bir kapı aralanmıştır. Silahların bırakılmasına; Kürt sorununa sadece güvenlik değil, sosyal siyasal çözüm perspektifinden bakılmalıdır. Bu sorun demokratikleşmeyle birleşmeli. Burada önemli olan faktör barışın toplumsallaşması. Çünkü barış sadece silahların bırakılması değildir, barış silahları ortaya çıkan sebeplerin yok edilmesiyle olur. Barış sürecinin başarılı olması için halk sürecin öznesi haline getirilmelidir. Savaşın nedenleri kalkmazsa yeniden savaş çıkar. Sürecin toplumsallaşması önündeki en büyük engel iktidarın baskıcı adımları oluyor. O yüzden bir taraftan şiddete son verirken, diğer taraftan şiddete başvurursanız inandırıcı olamazsınız.    ‘ORTAK ÇÖZÜM DİLİ BULMALIYIZ’   Burada silahların susması, Meclis’te komisyon kurulması önemli. Fakat tüm siyasetten ana unsur ‘güvenlikçi’ yapının aşılması için yeterli mi? Önümüzdeki en büyük mesele bu. Çünkü kurumsallaşmış ‘güvenlik yapısının’ önüne geçmediğimiz sürece, soruna eşit yurttaşlık şeklinde bakmadığımız sürece yapılan tüm girişimler başarısız olur. Bu da büyük bir zihniyet değişimi demek. Burada bizim gibi sivil toplum örgütlerine büyük iş düşüyor. Kürt sorunu Kürtlerden ibaret değildir. Ülkedeki tüm yurttaşların, devletin demokratikleşmesi, çok kimlikli bir toplumsal yaşamın kurallarını belirlenmesiyle ancak çözülür Kürt sorunu. Çoğulcu demokrasiyle Kürt sorunu çözülür. Bu nedenle sorun; sadece Kürtler ve devlet arasında bir sorun değil, tüm ülkeyi ilgilendiren bir sorun. Dolayısıyla çözüm ortak yaşam iradesiyle ortaya çıkar. Bunun için ortak bir çözüm dili bulmalıyız.   ‘CHP SÜRECE ÖNDERLİK ETMELİ’   Meclis’te komisyon kurulması farklı kesimlerin dahil olmasını sağlayacak. Komisyon kurulması yine Kürt sorununa sadece ‘güvenlikçi’ bir yaklaşımla bakılmamış olmasını sağlayacak. Komisyon, partilerin çoğunluğuna göre belli olacak gibi duruyor. Ancak her parti eşit olarak üye sayısı vermelidir. Komisyonda salt çoğunlukla karar alınacak ancak sadece iktidarın kararları geçmiş olacak burada. Burada nicelik değil, niteliğe bakılmalı. Yine sivil toplum bu çalışmaların içerisinde olmalıdır. Türkiye’de demokrasi mücadelesi vermek zorundayız. Bu mücadele mutlaka Kürt siyasal hareketini içine almalıdır. Demokrasi cephesi Kürt sorununa demokratik şekilde bir çözüm önerisi sunmalı. Bugün CHP, bu sürece önderlik etmeli, sadece desteklemek ya da karşı çıkmak olmaz. Çözüme ilişkin somut bir plan ortaya koymalı.”