‘Suç farkındalığı’ olmadığı ileri sürülen tutsağa pişmanlık dayatılarak tahliyesi engellendi 2025-07-17 17:44:06   ANKARA - Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu, “Suç farkındalığı, algısı olmadığı” ve "pişman olmadığı" gerekçesiyle 30 yıllık tutsak Abdullah Yılmaz’ın tahliyesini engelledi.    İzmir 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan Abdullah Yılmaz’ın tahliyesi, İdare ve Gözlem Kurulu tarafından 3 ay ertelendi. Tahliyesi ertelenen Yılmaz, 1995 tutuklandıktan sonra Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından yargılandı. Yılmaz’a, “Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını ayırmak” iddiasıyla müebbet hapis cezası verildi.   Bu süre zarfında çeşitli cezaevlerinde tutulan Yılmaz’ın 5 Temmuz’da tahliye olması gerekiyordu. Ancak 1 Temmuz’da kurul toplandı. Kurul, Yılmaz’ın çekilmemiş bir disiplin cezasının olmadığını ve usul yönünden "iyi halli" olmasına engel bir hususun da bulunmadığı yönünde karar vererek, Yılmaz’a dair esas yönünden değerlendirme yaptı. Kurul daha sonra kurduğu kararda Yılmaz’ın tahliyesini 3 ay  erteledi.    PİŞMANLIK DAYATILDI     Yılmaz'ın tahliyesini engelleyen kurul kararında birçok skandala da imza attı. Kurul, Yılmaz’a pişman olup olmadığını da sordu. Yılmaz ise atılı suçu işlemediğini, bunu yargılama aşamasında da söylediğini ve 30 yıldır da kabul etmediğini ifade etti. Kurul, Yılmaz’ın bu ifadeleri nedeniyle, “Suç algısı, farkındalığı yok” değerlendirmesi yaptı. Kurul ayrıca Yılmaz’ın son beş yıldır hiçbir eylem ve etkinlikte yer almamasına rağmen bundan sonra yer alma ihtimalinin olduğunu ileri sürdü. Kurul aynı zamanda Yılmaz’a dair “İyi halli olmak için planlı bir şekilde eylemlere katılmıyor” değerlendirmesi yaparak bu durumu ertelemeye gerekçe olarak gösterdi.    AİLE VE AVUKATLAR HEDEF GÖSTERİLDİ   Kurul'un Yılmaz’ın kendisi ile birlikte aynı iddia ile tutuklanan tutsaklar ile birlikte bulunmasını da suç olarak görmesi ve ertelemeye gerekçe yapması dikkat çekti. Kurul’un imza attığı skandallardan bir diğeri ise Yılmaz’ın hesap hareketlerine, telefon görüşmelerine ve görüştüğü avukatların isimlerine yer vermesi oldu. Kurul, Yılmaz’ın avukatlarının isimlerini de karara yazarak, avukatlar üzerinden Yılmaz’ı "örgüt ile iltisaklı” göstermeye çalıştı, avukatları da hedef gösterdi.   Yılmaz’a dair bir sonraki değerlendirme 30 Eylül’de olacak.   İHİK'E BAŞVURU   Yılmaz, söz konusu kurul kararını avukatları aracılığıyla Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Meclis İnceleme Komisyonu (İHİK) üyesi Nevroz Uysal Aslan ve Wan Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit’e ulaştırdı. Milletvekilleri de kararı inceleyerek, İHİK’e başvuruda bulundu.   Vekiller başvuruda, Yılmaz’ın yargılama ve infaz süreci boyunca atılı suçu kabul etmediğini, haksız bir şekilde ceza verildiğini ifade ettiğini ancak kurulun buradan, “Suçu algılama farkındalığı yok” şeklinde yorumladığını ifade ederek, tepki gösterdi. Vekiller başvuruda, “Ceza adalet sistemi, her ne kadar bir suç isnadına dair hüküm kurulsa da bireyin yargılama sürecinde ve infaz süresi boyunca kendi pozisyonunu koruma hakkını tanır. Bu kapsamda, bir mahpusun başından beri isnat edilen suçu reddetmesi, bir inkâr stratejisinden ziyade, kendi hakikat algısına ve adalet arayışına sadık kalma biçimidir. Yargılama süreci boyunca kabul etmediği bir fiili 30 yıl sonra kabul etmemesi, onun ‘suç algısının eksik olduğu’ şeklinde yorumlanamaz; çünkü ortada değişen bir tutum değil, istikrarlı bir savunma vardır” dedi.   'HUKUKA AYKIRI BİR DAYATMAYA DÖNÜŞTÜ'   Bu tutumun suçsuzluğa dair bir direnme biçimi olduğunu aynı zamanda bu tutumun hukuken koruma altında olması gerektiği belirtilen başvuruda, “Söz konusu değerlendirme, hukuka aykırı bir suç itirafı dayatmasına dönüştüğü, ifade özgürlüğü ve vicdani kanaat hakkına aykırı olduğu esasen de kişinin insan onurunu zedeleyen, aşağılayıcı bir pratik içerdiği açıktır. İstenilen pişmanlık ise bir dayatma olup hem hukuksuz hem de akıl tutulmasıdır. Çünkü pişmanlık için öncelikle işlenen fiilin kabulü gerekmektedir. Zaten bunu yargılama aşamasında kabul etmeyen ve infaz aşamasının hiçbir döneminde de kabul etmemiş birine dayatılmaktadır. Kurul kendini konumlandırdığı yer itibariyle paralel bir yargılama makamını da aşan bir yerden kişinin suçsuzluk iddiasını sürdürmesini farkındalık oluşmadığını belirterek ‘algı eksikliği’ iddiasıyla önce aşağılamakta, akabinde pişmanlığı bir tür ideolojik inkârı ve irade kırmayı hedefleyen baskı aracı olarak kullanarak mahpusun özgürlüğünü gasp etmektedir” denildi.    SORU ÖNERGESİ VERİLDİ   Vekiller bu karara ilişkin aynı zamanda Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığı’na da soru önergesi verdi. Önergede yer verilen sorular şöyle:   “* Yargılama ve infaz sürecinin hiçbir aşamasında üzerine atılı suçu kabul etmeyen bir mahpusun, bu tutumunu koruması neden ‘suç farkındalığı eksikliği’ olarak değerlendirilmektedir?   * Bu değerlendirme, hukuken korunması gereken bir savunma hakkı ve vicdani kanaat beyanı değil midir?   * Suçu kabul etmeyen bir kişiden ‘pişmanlık’ beklenmesi mantıksal bir çelişki değil midir?   * Kişi, pişmanlık gösterebilmesi için önce suçu kabul etmiş olması gerekmez mi?   * Bu durumda ‘suçu kabul et, pişmanlık göster, yoksa tahliye olamazsın’ yaklaşımı, itiraf baskısı anlamına gelmez mi?   * Abdullah Yılmaz’ın hesap hareketleri, telefon görüşmeleri, aile üyelerinin isimleri ve avukatlarının kimlikleri gibi kişisel verilere kurul kararında ayrıntılı şekilde yer verilmesi, hangi hukuk normuna dayanmaktadır?   * Bakanlığınız, İdare ve Gözlem Kurullarının kişisel verileri ‘fişleme’ biçiminde kullanmalarını engelleyecek herhangi bir denetim veya yönerge uygulamakta mıdır?”   MA/ Mehmet Aslan