'Çözüm sürecini' bitiren olay: 10 yıl daha kaybetme lüksümüz yok 2025-07-22 09:13:01 RİHA - Bir önceki “çözüm sürecinin" bitirilmesine gerekçe yapılan Serêkaniyê'de 2 polisin öldürülmesine ilişkin davada 32 ay tutuklu kaldıktan sonra beraat eden Mehmet Naci Yılmaz, "Bu ülkenin bir 10 yıl daha kaybetme lüksü yoktur" dedi.       Kürt sorununun çözümü yolunda önemli bir adım olan Dolmabahçe Mutabakatı'nın inkârı ve 5 Nisan 2015 tarihinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın süreci için kullandığı "Buzdolabına kaldırdık" sözlerinden sonra topyekûn saldırılar başladı. 5 Haziran 2015’te Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) Amed mitingine düzenlenen bombalı saldırıyı, 20 Temmuz’da Pirsûs’ta 33 gencin yaşamını yitirdiği katliam izledi.    İki gün sonra ise, 22 Temmuz 2015’te Riha’nın Serêkaniyê ilçesinde polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Uçar evlerinde ölü bulundu. Bu olay, "çözüm süreci"nin bitirilmesinin gerekçesi olarak kamuoyuna sunuldu. Cinayetin ertesi günü telefon ihbarıyla beş kişinin içinde olduğu bir araç polis tarafından durduruldu. Polisin sorgusunun uzamasıyla araçtakiler emniyete götürüldü, işlemler sürerken gelen bir telefonla araçta bulunanların polislerin cinayetine karıştığı öne sürüldü. Gözaltına alınan 9 kişiden 7’si çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Cinayetin ardından yürütülen soruşturma kapsamında yedisi tutuklu 13 sanık hakkında, "devletin birliği ve ülke bütünlüğü bozma" ve "kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürme" suçlarından müebbet hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı ve dava açıldı. Ancak dava süreci, delillerin karartıldığı iddiaları ve Gülen Cemaati bağlantıları ile gündeme geldi.    Avukatlar, cinayetlerde FETÖ izine işaret ederken, ihbarcıların ve dava hakiminin FETÖ kapsamında tutuklandığını belirtti. Olay dosyasında adı geçen üçüncü polisin durumu ve cinayetteki rolü ise soru işareti olarak kalmaya devam etti. Ocak 2017’de üç kişi tahliye edildi; 1 Mart 2018’deki karar duruşmasında ise yargılananların hepsi beraat etti. Karar Antep Bölge Adliye Mahkemesi tarafından onaylandı. 2019 yılından beri ise Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi’nde bekliyor.    Polislerin nasıl ve kimler tarafından öldürüldüğü ise geçen zamana rağmen tespit edilemedi. Böylelikle çözüm sürecini bitiren polis cinayetleri faili meçhule bırakıldı. HDP o dönemde 2 polis memurunun öldürülmesi vakasının incelenmesi için Meclis Araştırması istedi ancak bu talep reddedildi   Dosyada yargılanan gençlerden olan Mehmet Naci Yılmaz, "Barış süreci sekteye uğratılmasaydı, ülke bugün farklı bir yerde olurdu" hatırlatmasında bulundu.   '10 YIL DAHA KAYBEDEMEYİZ'   10 yıl önce cinayet faili olarak gözaltına alınıp özel ekiplerce sistematik işkenceye maruz kalarak suçu üstlenmeye zorlanan ve 32 ay tutukluluğun ardından beraat eden Mehmet Naci Yılmaz, o dönemde başlatılan barış sürecinin kesintiye uğramasının ülkeye kaybettirdiğinin anımsattı. Daha önce devrilen barış masasının gerekçesi olarak kamu vicdanını rahatlatmak için 2 kişinin mezara gönderildiğini, onlarca kişinin ise işkence ve tutuklamaya maruz kaldığını ifade eden Yılmaz, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Birileri bu süreci bozdu. Birileri kardeşlik hukukuna çomak soktu. Şu an başlangıç aşamasında olan yeni bir süreç var. 10 yıl önce başlatılan süreç tamamlansaydı, ülke bu halde miydi? Ortada kayıp 10 yıl var. Onca sivil, gerilla ve asker ölmeyecekti. Yeni başlayan bu süreçte, geçmiş dönemin en büyük mağdurlarından biri olarak, iki tarafa da şükranlarımı sunuyorum. Tüm halklar bu sürece sahip çıkmalıdır. Bu ülkenin bir 10 yıl daha kaybetme lüksü yoktur. Herkes üstüne düşeni yaparsa, artık cenazeler gelmez. Asker ölümlerini, gerilla ölümlerini konuşmaktan, trafik ölümlerine nasıl engel olacağımızı konuşur hale geliriz.”   PROVOKASYONLARA DİKKAT   Yılmaz, geçmişte yaşanan provokasyonların tekrar denenebileceği uyarısında bulunarak “Bizler, Kürt ve Türk halkı olarak ısrarla bu ülkeye gelecek barışa sahip çıkarsak, savaştan nemalananlar, halklar tarafından deşifre edilmiş olur” şeklinde konuştu. Barış sürecine destek çağrısında bulunan Yılmaz, halkların birlikteliğiyle savaşın değil, barışın konuşulacağı bir geleceğin mümkün olduğunu vurguladı.