İnanç örgütleri: Kadına biçilen tüm baskı biçimlerini reddediyoruz 2025-11-24 15:04:07   AMED – İnanç örgütleri ve partilerin kadın meclisleri, kadına biçilen rolleri; namus, din, devlet ve gelenek adı altında kutsallaştıran tüm baskı biçimlerini reddettiklerini belirtti.    Demokratik İslam Kongresi (DİK), Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), İnsan ve Özgürlük Partisi (PİA), Mezopotamya İslami Araştırmalar Federasyonu, Demokrasi Partisi (DEM Parti), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Halklar İnançlar Kadın Meclisleri, Amed Surp Giragos Kilisesi Kadın Kolları Kadın Meclisi, Mardin Süryani Kadın Derneği kadına yönelik şiddete karşı ortak açıklama yaptı. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yapılan yazılı açıklamada, binlerce yıldır süren ata-erkil düzenin toplumsal yaşamda kadın ve erkek arasında büyük haksızlıklar ve eşitsizliklere sebep olduğunun belirtildi. Gelenek ve kültür adı altında kadın cinsinin kırımına yol açacak züllüme, şiddete yol olduğu vurgulanan açıklamada, "Bu kadın kırımcı zihniyetin artık hükmünü kaybettiğini ilan ediyoruz" denildi.    Açıklamada, kadının bedenine, aklına, iradesine biçilen rolleri; namus, din, devlet ve gelenek adı altında kutsallaştıran tüm baskı biçimlerini reddettikleri vurgulandı.    İSLAMİYETTE KADIN    İdeolojik baskının, en görünür yüzlerinden birinin Diyanet İşleri Başkanlığının söylemlerinde ortaya çıktığının belirtildiği açıklamada, "Kadının sesini kısmayı görev sayan, şiddeti aile içi sorun diye küçülten, kadını erkeğin himayesine mecbur kılan, nasıl giyineceğimize karar veren söylemler bizim için meşru değildir. Kur'an-ı Kerim, 'Sizi tek nefisten yaratan Rabbinizden sakının' (Nisa 1.) der. Allah kadını ve erkeği aynı özden yaratmıştır. 'Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardım etmeyi emreder. Hayasızlığı kötülüğü ve zorbalığı yasaklar.' (Nalh 90) Kur'an'da insana karşı şiddet, zülüm, zorbalık haram kılınmıştır. Kadına yönelik şiddet bireysel değil, sistematiktir. Erkek egemen akıl dinle, devletle, zor gücünü hakim kılan hukukun sessizliği ile toplumu bir bütünden ayrıştırmış, parçalara bölmüştür. Bu coğrafyada parçalanmayı yaratan bu gerçekliktir. Bu parçalanmaya karşı duran bir direniş damarı da hep olmuştur. Yahudilikte Hz. Asiye (Firavunun eşi)  Hıristiyanlıkta havarilerin havarisi olarak kabul edilen Maryem Magdelena, İslam ümmetinin anası kabul edilen Hz. Hatice, Alevilikte direnişin sembolü Besê ve Zarife kendi zamanlarının zalimlerine karşı çıkıp direnmişlerse, bugünlerde kadınlar da meydanlarda, cezaevlerinde, siyasette çalışma alanında evde özgür iradeyle var olma kavgasını veriyor" ifadelerine yer verildi.    ALEVİLİKTE KADINLAR    Açıklamada, "Alevilik inancında şöyle der; 'O inanç ki yolumuz vardır.' 'Yolun sahibi anadır. Sır ondadır. Nur candadır. Can ile canan ananın deryasında damladır'  der. Bu yol, ocak sistemi ile yaşam bulmuş, ocağın sahibi kadındır. Yolun sürdürücüsü kadındır. Pir kavramı cinsiyet içermez. Yoluna ikrar veren her kadın; özgürlüğe, eşitliğe, adalete, ortak yaşama ikrar vermiştir. Bugün 'pir' dediğimizde akla erkek cinsi gelir. Cemlerde pir makamında kadınlar uzaklaştırılmış, kadınların toplum önderliğinin önü kesilmiştir. Yol sürdüren, sözünü söyleyen erkekler olmuştur. Egemen inançlara benzeştiği için Alevi kadınları da bütün şiddet türlerine maruz kalmıştır. Alevi inancı cana kıymayı, şiddeti, zulmü, zindanı tümden reddeder" diye belirtildi.    HİRİSTİYANLIKTA KADIN    Hristiyanlık dinin en temel öğretilerinden birinin sevgi ve adalet anlayışı olduğunun vurgulandığı açıklamada, "Yeni Ahitte geçen ilke 'Tanrı sevgidir' (1. Yuhanna 4:18). Altın Kural: 'Size nasıl davranılmasını istiyorsanız, siz de başkalarına öyle davranın' (Matta 7:12) ayeti, her türlü kötü muameleye karşı ahlaki bir standart koyar. İncil'de kadına şiddet konusu doğrudan olmasa da İsa Mesih genel olarak 'Her kim kardeşine ahmak derse o yargılanacaktır' diyerek sözlü hakareti bile yasaklar. Ayrıca Hristiyanlık kutsal Anne Meryem ile kadın cinsini kutsallık mertebesine yükseltmiştir" diye kaydedildi.    'MÜCADELEMİZ SÜRECEK'   Açıklama şu ifadelerle son buldu: "Sonuç olarak biliyoruz ki kadına yönelik şiddet, yalnızca bireysel bir ahlaksızlık değil, toplumu çürüten, adaleti zedeleyen ve devletin sorumluluk alanını doğrudan ilgilendiren bir meseledir. Yukarda da verilen örneklerde görülüyor ki, kutsal kitap ve inançların kutsallar içerisinde kadın ve erkek farklılığı yoktur, muhatap olan insandır. Devletli sistemler, kadını erkeğin egemenliği altında adeta erkek için yaratılmış göstererek, hiçleştirerek kadını iradesiz ve benliksiz bırakarak sadece beden üzerinden varlığını meşru göstermeye çalışmıştır. Bu bakış açısını reddediyoruz. Eşrefi mahlukat içindeki yerimizin saygınlığını hiçbir anlayış ve yaklaşıma ezdirmeyeceğimizi bugüne kadarki mücadelemizle gösterdik, göstermeye devam edeceğiz."