Av. Nevraz Sığın: Gayemiz dijital şiddetin TCK'de yer alması 2025-12-22 09:02:02   İZMİR - KCDP avukatlarından Nevraz Sığın, çocuklar, kadınlar, farklı etnisiteler, LGBTİ+'lar ve dezavantajlı kesimlere dönük dijital şiddetin Türk Ceza Kanunu'nda yer almasını amaçladıklarını söyledi.    Teknolojinin gelişmesi ve sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla şiddet türlerine "dijital şiddet" de eklendi. Bu şiddet türünden de en çok etkilenen grupların başında kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+'lar geliyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun (KCDP) 2025 yılı verilerine göre, yıl içinde 264 kadın katledilirken, 269 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Katledilen kadınlara uygulanan şiddet, kadınlar katledildikten sonra da mecra değiştirerek, dijital şiddet boyuta sürüyor. Dijital şiddet, Wan'da, 27 Eylül 2024'te kaldığı Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) yurdundan ayrıldıktan 18 gün sonra cenazesi bulunan Rojin Kabaiş'in ölümüyle belirgin bir şekilde gündeme geldi. Olay ana akım medya tarafından "magazinel" bir yöne çekilmek istendi, sanal medyada ise dijital şiddet ve hakaretlerle devam etti. Riha'da Rojin Kabaiş'e sosyal medya üzerinden hakaret eden erkek çıkarıldığı hakimlikçe "şiddet" nedeniyle değil, "hakaretten" tutuklandı. Dijital şiddetin en son örneği ise ırkçı görüşlere sahip olan siyasetçilerin ve siyaset ve medya tarafından "inşa edilmiş saygınlıklarıyla" bilinen kişilerin de dahil olduğu Kürt siyasetçi Leyla Zana örneğinde yaşandı. Bursaspor'un bir grup ırkçı taraftarlarının Leyla Zana'ya hakaret ve küfürleri sahiplenen bu kesim, sanal medya hesaplarından dijital şiddeti Leyla Zana ve Kürtlere yöneltti. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Emekli Albay Orkun Özeller, tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun danışmanı İbrahim Özkan gibi isimler, dijital şiddet ve hakarette başı çekti.   Dijital şiddetin nasıl uygulandığını ve yasadaki yaptırımlarına anlatan KCDP Avukatı Nevraz Sığın, şiddetin gün geçtikçe çeşitlendiğini ifade ederek, dijital şiddetin kadınlara, bedeninin, ahlakının ve şerefinin tartışmaya açılarak uygulandığını belirtti. Dijital şiddetten en çok yine dezavantajlı grupların etkilendiğini dile getiren Nevraz Sığın, "Kadınlara baktığımızda toplumda çok dezavantajlı konumdalar. Erkek şerefi, haysiyeti, ahlakı çoğu zaman tartışmaya açılmıyorken olayın bir tarafı erkek bir tarafı kadınsa hep kadının ahlakı sorgulanıyor. Kadının ahlakı üzerinden topluma bir takım dersler çıkartılmaya çalışılıyor. Dijital şiddetin mağdurunun daha çok kadınlar olduğunu görüyoruz. Geçen günlerde Mehmet Akif Ersoy gözaltına alındı. Beraberinde 5-6 kadın gözaltına alındı. Biz, hep kadınları konuştuk. 'Mehmet Akif Ersoy yapmıştır, erkektir' denildi. Kadınların ahlakı tartışmaya açıldı. Kimse bu erkeğin, onurunu, haysiyetini tartışmaya bile açmıyor. Hep kadın üzerinden bazı tartışmalar yapılıyor. Bu patriyarkanın, kadına karşı toplumsal bakışın aslında dijital anlamda tezahürü" diye konuştu.   'KADINLAR FÜTURSUZCA LİNÇLENİYOR'   Türkiye'de kadına yönelik fiziksel şiddetin dünya verilerinin çok üstünde olduğunu belirten Nevraz Sığın, dünyada dijital şiddetin nasıl uygulandığına değinerek, "Dünyada da hep kadını linçleme girişimi var. Ama bizde ilk taşı atan hep cengaver olduğu için herkes ilk taşı atmaya çalışıyor. Toplumsal olarak ne yazık ki böyle bir çürümüşlüğümüz var. Kadını ilk kim linçlerse herhalde cengaver sayılıyor. Kadınlar fütursuzca linçleniyorlar. Linç kültürümüz bu yüzen daha kötü diğer toplumlardan. Uzun yıllardır kadın cinayetleri dosyalarını takip ediyorum. Şu şaşmaz; 'Kadın da ahlaksızdı. Beni aldatıyordu. Yaptım; ama şu yüzden yaptım.' Kadının namusu üzerinden bir tartışma hep açılır. Kadın ölmese de açılır. Daha da vahim kadın ölse de açılıyor. Kendisini savunabilecek bir kadın yok ortada. Türkiye'de kadının ahlakını tartışmaya açarak, hak devşirmeye çalışan sanık profili çok var. İşe yarıyor. Bunun üzerinden haksız tahrik indirimi uygulanıyor. Tabi ki hukuksal tezahürü buyken dijital şiddetin tartışılmaması zaten beklenemez. Kadının namusu üzerinden bir hak devşirme, tartışmaya açma ve bunun üzerinden haksız tahrik indirimi almasına yönelik savunmalar yapılıyorsa toplumsal hukuk sisteminde bunun da dijital boyutu tabii ki olur" ifadelerini kullandı.     DEZAVANTAJLI GRUPLAR   Toplumda en dezavantajlı gruplardan birinin de LGBTİ+'lar olduğunu söyleyen Nevraz Sığın, hak savunucularının bile LGBTİ+'ların haklarını yeterince önemsemediğini belirtti. Nevraz Sığın, "Onları yermek, tartışmaya açmak, linçlemek en kolayı. Bir sürüde siyah koyunsan sürünün en dışındasındır. Onlar siyah koyunun da en dışında. Zaten farkındalıkları yaratmak ve bunun üzerinden tartışmalar yaptırmamak, bu insanları toplumdan ayırmamak aslında mesele. Biz kendi aramızda bile bunları tartışıyorsak, tartışılabiliyorsa, nispeten insan haklarına daha saygılı grup olarak tabii ki karşı taraf linçler. Bu insanlara daha da hassas yaklaşılması gerekiyor. Onların hak mücadelesinin sonuna kadar yanında olunması gerektiğini savunan bir insanım" diye belirtti.    'GAYEMİZ DİJİTAL ŞİDDETİ YASAYA SOKMAK'   Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) dijital şiddetin bir yaptırımının olmadığını hatırlatan Nevraz Sığın, hakaret boyutuna ulaştığında basın suçlarının ilgilendiği bir ceza olduğunu ifade etti. Hak savunucuları olarak toplumda farkındalık yaratma görevlerinin olduğunun altını çizen Nevraz Sığın, "Temel insan hakları konusunda çok gerideyiz. Yasa olarak çok geride değiliz, ama uygulamalarda aslında yasa biraz şekilleniyor. Uygulamalarda çok gerideyiz. Dijital şiddetin ceza kanununa girmesi çok büyük bir kazanım olur. Ama bizim ondan önce halletmemiz gereken çok daha temel meseleler var. İnsanların düşünce özgürlüğünden ceza almaması ya da cumhurbaşkanına hakaret dosyalarının otomatik tutuklama sebebi sayılmaması gibi. Ama gayemiz tabii ki bunların da bir şiddet türü olduğunu topluma anlatarak Türk Ceza Kanunu'na sokmak. Ama ne zaman gelir? Bizim daha çok yolumuz var. Yakın zamanda olacağını hiç düşünmüyorum; ama mücadelemiz de bunun için" şeklinde konuştu.