HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, Kürt sorununun demokratik çözümü için Meclis’e büyük bir önem ve rol atfediyor. Öcalan, 2013-2015 sürecinde parlamentonda karar alınması ve "Parlamenterler Komisyonu" kurulması önerisinde bulundu.
“Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm” hamlesinin etkisiyle 43 ay süren mutlak iletişimsizlik hali kırıldı ve 23 Ekim 2024’de İmralı Adası’nda aile görüşmesi gerçekleştirildi. PKK Lideri Abdullah Öcalan, yeğeni DEM Parti Riha Milletvekili Ömer Öcalan ile yaptığı görüşmede tecridin devam ettiğine dikkat çekerek, 1993 yılına başlayan demokratik çözüm çabasını bir kez daha ortaya koydu. Ve “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” mesajı verdi.
Bu görüşmeyi, DEM Partili Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın 9 yıl aradan sonra İmralı’ya yaptığı ziyaret izledi. Abdullah Öcalan, bu görüşmede gönderdiği 7 maddelik tarihi mesaj ile teorik ve pratik gücünü bir kez daha ortaya koydu.
PKK Lideri Abdullah Öcalan, 7 maddede yer alan değerlendirme, görüş ve önerilerinin siyasi partilere iletilmesini önerdi. Önder ve Buldan, siyasetçi Ahmet Türk ile birlikte ilk olarak Meclis’te temsiliyeti bulunan siyasi partilere ziyaret turu başlattı. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile birlikte MHP, AKP, Saadet Partisi, Yeniden Refah Partisi, CHP, Deva Partisi ve Gelecek Partisi ile bir araya geldi, Abdullah Öcalan’ın görüşlerini aktardı, bu partilerin görüş, öneri ve eleştirilerini aldı.
Bir ilk olma niteliği taşıyan bu görüşmelerden sonra tüm partilerden olumlu açıklamalar geldi. Demokratik çözümde Meclis’in rolüne ve önemine sık sık vurgu yapan Abdullah Öcalan, birçok kez çağrıda da bulundu. Bu çağrı, sadece 2013 ile 2015 yılları arasında “çözüm” adı altında yürütülen görüşmelerde de yapıldı ancak karşılıksız bırakıldı.
‘TÜM KARARLAR MECLİS ONAYIYLA OLMALI’
Abdullah Öcalan, 23 Şubat 2013’te yapılan görüşmede demokratik çözüme giden süreçte tüm kararların Meclis onaylı olması gerektiğinin altını çizdi. PKK Lideri, çözümde parlamentonun önemine işaret ettiği 18 Mart 2013 tarihli görüşmede ise şunları söyledi: “Bütün bu anayasal-yasal boyut, yani parlamento boyutu sizin (İmralı Heyeti) işinizdir. AKP’nin de CHP’nin de bütün bunları kendi içinde tartışması lazım. Sizin de onlarla görüşüp tartışmanız gerekir. Hatta canı isterse MHP bile katılır. Bu iş öncelikle parlamentonun bir karar almasıyla başlar. Komisyonların kurulması gerekecek. Bunlardan birincisi parlamenterlerden oluşan bir komisyondur, diğeri ise toplum adına Akil İnsanlardan oluşur. Parlamenterlerden oluşanı işte bir kararla olması lazım.”
‘MECLİS BAŞKANI ELİNDEN GELENİ YAPMALI’
PKK Lideri, aynı görüşmede Meclis Başkanının elinden geleni yapması gerektiğini vurgulayarak, “Mesela 1921’de Koçgiri’de benzer bir şey var. Parlamento bunları çağırıyor, bir karar alıyor, isyanı bitirin diyor. Gerçi onların süreci biraz farklı devam ediyor, ama bizimki de biraz böyledir. Parlamento karar almadan nasıl olacak? Bizimki de kırk-elli yıllık bir meseledir. Kanunla özel bir komisyon kurulur. Bu komisyon bütün sürece nezaret eder. Bunlar parlamenterlerden oluşur, değil mi? Böyle daha uygun olur. Zaten bu olağanüstü bir durumdur” dedi.
“Bu sürecin hukuka ihtiyacı var” diyen Abdullah Öcalan, “Ben de çalışmak istiyorum, ama ellerim bağlı, nasıl çalışayım. Ellerim işte yasayla açılacak. Bu parlamento kararı kilittir” dedi.
TARİHİ PARLAMENTO ÇAĞRISI
Abdullah Öcalan, İmralı Heyeti ile yaptığı görüşmeler boyunca “En önemli konu” olarak sık sık vurgu yaptığı parlamento çağrısına dair 3 Nisan 2013 tarihli görüşmede, “Bu konuya dair çok tartışma yürüttük. Son kırk yılı, hatta belki son yüz yılı alın. Şöyle denilebilir: ‘Tüm yurttaşlarımızı ağır çatışma ortamından (İç savaş ortamından da denebilir) hızla arınıp yasal demokratik siyasete katılmaya ve üzerine düşen görevi yerine getirmeye çağırıyoruz’ gibi bir çağrı, bir karar olur. Bu aşama yasal-anayasal sürecin öne çıktığı bir aşamadır” önerisinde bulundu.
‘DIŞ GÜÇLERİ KARIŞTIRMADAN TARTIŞIYORUZ’
PKK Lideri Abdullah Öcalan, 17 Ağustos 2013 tarihli görüşmede bir kez daha parlamentoda çıkarılarak yasaların önemine değindi ve şöyle devam etti: “Benim için basit bir araç olarak kullanma iradesi olmasın. Ben araçsal değil, stratejik bir önderliğim. Mezara girsem bile bu böyledir. Yasaları bile ben yararlanmayayım diye bana göre düzenliyorlar. Türkler ‘Apo’yla olmaz’, Kürtler de ‘Apo’suz olmaz’ diyor. İşte bu savaştır, bunu paralel devlet yapıyor. Paralel devlet devrede, ama boşa çıkarabiliriz. Tek taraflı uyduruk demokrasi paketi yerine, üzerinde birlikte çalışılmış, düzenlenmiş bir paket olmalı. Burada BDP’nin rolü çok önemlidir. Birlikte tartışarak uzlaşıp karar alarak cansiperane savunulur, TBMM’de birlikte çıkarılır. İmralı ruhu ve inisiyatifi de budur. Dış güçleri karıştırmadan, biz bize, öz irademizle büyük bir sorumluluk ve ciddiyetle tartışıp kararlaştırıyoruz. Tek taraflı yapmak, paralel devletin tarzıdır.”
‘KARANLIK DEHLİZLERİN KİLİTLERİNİ AÇIYORUM’
“Ben karanlık dehlizlerin kilitlerini açarak yürüyorum” ifadelerinde bulunan Abdullah Öcalan, aynı görüşmede şunları söyledi: “Kırk yıllık bir savaşın onurlu bir barışı nasıl olacak? Bunları tartışın işte. Ardından bunların demokratik sözleşmeye dair paketi olacak. Tartışma olanakları artmıştır. Tek taraflı paket kesinlikle olmaz. Sayın yetkili de bunu söyler. İzleme Komitesi'nin parlamento ayağı da olabilir. Tartışın bunları, ben sadece öneriyorum.”
‘TEK TARAFLI OLMAZ, KARŞILIKLI ÇÖZECEĞİZ’
Abdullah Öcalan, 8 Şubat 2014 tarihli görüşmede de müzakerelerin Meclis’te yasallaştırılması gerektiğinin altını çizerek, “Hasta tutuklular meselesini hiç tartışmıyorum. Büyük bir ayıp olduğunu söylemiştim. Bundan sonra her şeyi çerçeve anlaşmalarla yapacağız. Gelirlerse ben hazırım. Burada müzakere çerçevesini konuşacağız. Meclis'e götürüp yasalaştıracaklar. Güvenlik, köye dönüş, köyleri inşa etme, tüm bunları müzakere edeceğiz. Tek taraflı olmaz. Karşılıklı sözleşme yapacağız. Sözleşme hukuku geçerli olacak. Tek taraflı ihale kanunları çıkarmakla olmaz. Tek taraflı paket dayatması provokasyondur. Çözüm getirmez, çözümsüzlük üretir. Sözleşme hukuku ile muhatapların karşılıklı bir araya gelerek yasal veya tüzüksel bir metniyle olur. Altında imzalar olur. Son dört yüzyıllık tüm benzer sorunlar böyle çözülmüştür” dedi.
MA / Özgür Paksoy