AMED - Türkiye'de çözüm olacaksa ilk adımı devletin ve iktidarın atması gerektiğini belirten kayıp yakınlarından İffet Mutaş ve Remziye Bayram, “Sorunlar çözülmeden barış gelmez. Kayıp yakınları olarak yakınlarımızın cenazelerini istiyoruz” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti’nin 26 yıldır ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 28 Aralık 2024 tarihinde yaptığı görüşme ülkenin gündemini belirlemeye devam ediyor. Abdullah Öcalan, kamuoyuna açıklanan 7 maddelik çözüm perspektifi ile tüm siyasi çevre ve toplumsal kesimlere sorumluluk çağrısında bulundu.
Görüşme kapsamında Kürt sorununun demokratik çözümüne dair tartışmalar sürerken, yaklaşık 50 yıldır uygulanan “güvenlikçi” politikalardan en çok etkilenen ve 90’lı yıllardan bu yana adalet mücadelesi veren kayıp yakınlarına mikrofon uzattık.
‘BİR MEZAR TAŞI OLSUN’
Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesine bağlı Dörtyol semtinde 2 Şubat 1993 tarihinde katledilen Mehmet Tekdağ ile Dağkapı Meydanı’nda (Şêx Sêîd) bulunan Şekerbank önünde 13 Kasım 1994’te kaçırılan Ali Tekdağ’ın ablası İffet Mutaş, artık sorunların çözülmesi gerektiğinin altını çizdi. Sorumluların cezalandırılmasını isteyen İffet Mutaş, “Ne olur, nasıl olur bilmiyorum ancak sorunlar çözülmeden barış gelmez. Kayıp yakınları olarak yakınlarımızın cenazelerini istiyoruz. Ali küçük kardeşimdi. Mehmet’i salladığım beşik hala gözlerimin önünde… Mehmet pastaneye gitmek için evden çıktı ve Bağlar Dört Yol’da vuruldu. Onu yaralı halde havaalanına götürdük. Biz oradayken iki uçak kalktı ancak ‘sisten dolayı uçak kalkmayacak’ dediler. Kardeşim havaalanın yanında yaşamını yitirdi. Ali, 19 kez gözaltına alındı 20’ncisinde tutuklandı ve 8 yıl ceza verdiler. Cezaevinden çıktıktan sonra da kaybettiler” dedi.
Kendilerine yaşatılan acıları unutmadıklarını söyleyen İffet Mutaş, “Onların acısı unutulacak gibi değil. Yine de barış istiyoruz. Failler bulunsun, kayıpların bir mezarı olsun. Diğer insanlar gibi gidebileceğimiz bir mezar taşı olsun. Katiller hesap verene kadar mücadeleye devam edeceğim. Artık gençlerin kanı dökülmesin istiyoruz. Barış istiyoruz ama hangi şartlarda sağlanacak o bizler için önemli. Herkesin razı olacağı şartlar görüşmeler olsun ve barış sağlansın” ifadelerini kullandı.
‘NASIL BİR BARIŞ?’
Amed’in Pasûr (Kulp) ilçesine bağlı Bîra Zeyna köyüne 2 Kasım 1996’da misafir olarak giden ve gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan oğlu Mehmet Şirin Bayram’ın akıbetini soran Remziye Bayram, bir yandan görüşme yapılırken, diğer yandan Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük süren saldırılara tepki gösterdi. “Çocuklarımıza ne oldu” diye soran Remziye Bayram, “Oğlumun suçu neydi, ona ne oldu bilmiyorum. Biri bana oğlumun suçunu söylesin” dedi.
Kamuoyundaki tartışmaları yakından takip eden Remziye Bayram, “Barış olsun istiyoruz ama her tarafı bombalayan, savaşan devletin barışına inanmıyoruz. Barış derken ‘teslim olacaklar’ diye ekliyorlar. Böyle bir barışa nasıl ‘eyvallah’ deriz. Bu şekilde bir barışın anlamı yok. Burada ‘barış’ diyor öte yandan Rojava’ya saldırıp oradaki sivil halkı, gazetecileri, QSD savaşçılarını katlediyor. ‘Barış’ diyor, Rojava’yı vuruyor. ‘Barış’ diyor, Irak’ı vuruyor. Sonra bize ‘kardeşiz’ diyor. Bu kardeşliği nasıl kabul edelim? Böyle bir barışı kim kabul eder? Böyle olduğu sürece bizde onları affetmeyeceğiz” diye belirtti. İlk önce devletin ve iktidarın adım atması gerektiğinin altını çizen Remziye Bayram, şöyle devam etti: “Onlar bir adım atarsa, biz 10 adım atarız. Bir damla kanımız da olsa onu barış için veririz. İnsanlar ölmesin, huzur olsun diye yaparız. Bir an önce gerçek anlamda barış olsun artık kimse ölmesin, cezaevlerinde kimse girmesin içerde ve dışarda herkes huzur içinde yaşasın istiyoruz.”
MA / Şirvan Şilan Çil