AMED - Zırhlı araçla Şahin Öner'i ezerek ölümüne neden olan polis Selahattin Korkmaz'ın “tali kusurlu” değil “asli kusurlu” olduğunu belirten İHD Amed Şube Başkanı Ercan Yılmaz, “Faillerin, fiillerine uygun cezayı alabilmeleri için mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
Amed'in Yenişehir ilçesine bağlı Şehitlik Mahallesi'nde 10 Şubat 2013 tarihinde 19 yaşındaki Şahin Öner'i ezerek ölümüne neden olan polis Selahattin Korkmaz'a 23 Kasım 2021'de "Bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek" suçundan 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezası verildi. Bunun üzerine Öner’in avukatları kararı bir üst mahkemeye taşıdı. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 3'üncü Ceza Dairesi de, Öner’in ölümünü "Basit trafik kazası" olarak değerlendirdi. Ancak olaya ilişkin düzenlenen raporlar arası çelişkiler nedeniyle verilen kararı "eksik incelemeden" bozdu.
Bunun üzerine dosya tekrar Diyarbakır 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. “Taksirle ölümüne sebebiyet verme” suçundan yeniden yargılanan sanık polisin ilk duruşması, 30 Nisan 2024’te görüldü. 22 Ocak’ta görülen 3’üncü duruşmada ise, dosyaya İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi Ulaştırma/Makine Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan rapor dosyaya konuldu. Raporda, sanık polisi “Tali kusurlu” bulan heyet, Öner’i “Asli kusurlu” buldu. 23 Ocak’ta da iddia makamı, mahkemeye sanık polis Korkmaz’ın “Taksirle ölümüne sebebiyet verme” suçundan cezalandırılması yönünde mütalaa verdi. Mütalaada da, bilirkişi raporunda olduğu gibi sanık polis Korkmaz'ın Öner'e bilerek çarptığı ve yerde sürüklediği, hastaneye geç götürüldüğü yönündeki tanık ifadeleri aksi şekilde yorumlandı ve tanık ifadelerinin bilirkişi raporunu desteklediği iddia edildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şube Başkanı Ercan Yılmaz, bilirkişi raporu ve mütalaaya dair değerlendirmelerde bulundu.
POLİS GÖZALTINA ALINMADI
Yılmaz, “Kolluğun neden olduğu yaşam hakkı ihlali, yaralanmalar veya işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin açılan soruşturmaların tamamında olduğu gibi, Şahin Öner dosyasında da etkili bir soruşturma yapıldığını söylemek zor. Bilindiği üzere olaydan yaklaşık 4 yıl sonra kamu davası açıldı. Öner’in katledildiği gün, Diyarbakır Valiliği henüz otopsi raporu hazırlanmadan, delilleri toplanmadan Öner’in elindeki patlayıcıyı polise atmak üzereyken patlayıcının infilak etmesi sonucu yaşamını yitirdiğini belirtmişti. Kamuoyu da bu şekilde yönlendirilmeye çalışıldı. Dosya içerisine giren raporların hiçbirinde, Öner’in patlayıcı sonucunda yaşamını yitirdiğine dair her hangi bir bulgu yok. Travma ve çarpma sonucu yaşamını yitirdiği ortaya çıktı” dedi. Sanık polisin olay sonrası gözaltına dahi alınmadığını hatırlatan Yılmaz, “Adli bir vakada, bir trafik kazasında dahi yaşamını yitiren bir mağdur varsa, sürücü deliller toplanana kadar belli bir süre tutuklu kalır. Ancak bu dosyalarda, zırhlı araç çarpmalarında, sanık polis memurlarının gözaltına alınmadığını, tutuklanmadığını ve cezasızlıkla ödüllendirildiklerini rahat bir şekilde söyleyebiliriz” diye belirtti.
ZIRHLI ARAÇ ŞOFÖRLERİ
Tanık beyanlarının esas alınarak bir rapor hazırlandığını ve dosya içerisinde bulunan keşif tutanağının göz önünde bulundurulduğunu ifade eden Yılmaz, “Ancak Şahin Öner’in asli kusurlu olduğu değerlendirilmesine kadar raporu incelediğimizde, müştekinin lehine bir rapor olarak değerlendiriyoruz. Ama son cümlede Şahin Öner’in asli kusurlu olduğu söylenmiş. Raporun tamamında zırhlı araçların kamusal alanda kullanımının yaratabileceği ihlallerden bahsedilmiş. Ağır tonajlı araçlar olduğu, kullanımının zor olduğu, dışarıdan gelen seslerin içeriden duyulamayacağından bahsetmiş. Bunların tamamı aslında zırhlı araçların kamusal alanda kullanımının toplum açısından nasıl bir risk olduğunu ortaya koyuyor. Ancak ne hikmetse son kısma gelindiğinde Şahin Öner’in yola dikkatsiz bir şekilde çıkmış olduğu ve zırhlı aracın özelliklerinden kaynaklı bu kazaya asli kusurlu olarak dahil olduğu belirtilmiş. Tam tersine aracı kullanan kişi bu konuda uzman olması gereken bir kişi. Ancak burada zırhlı araç şoförünün umursamaz bir şekilde ortaya çıkabilecek zararları göze alarak hareket ettiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
‘ZIRHLI ARAÇLAR SİLAH GİBİ KULLANILIYOR’
İHD’nin hazırladığı raporlara göre, zırhlı araç çarpması sonucu son 15 yılda 21’i çocuk 44 yurttaşın yaşamını yitirdiğini, 96 yurttaşın ise yaralandığını hatırlatan Yılmaz, “Bu raporlar, aslında zırhlı araçların nasıl birer silah gibi kullanıldığını gösteriyor. Zırhlı araçlar Kürdistan’da bir silah gibi kullanılıyor. Artık burada olağan dışı bir durum söz konusu. Bunun birçok sebebi var. Bir; Kürt meselesine hala güvenlikçi politikalarla çözüm arayışı, ikincisi; bu araçları kullanan güvenlik görevlerinin sorumluluklarını gereği gibi yerine getirmeyerek-araçlardan doğan kaza demek bile bence çok doğru değil-topluma verebileceği zararları umursamaz bir şekilde mesleklerini icra etmeye devam ediyorlar. Bu nedenle son gelen raporunda, mütalaanın da olayın gerçekliği ve Türkiye’deki zırhlı araç meselesinden bağımsız olmadığını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
‘KAST TARTIŞMASI YAPILMASI GEREKİYOR’
Kamu görevlisi olan tanıkların, noktası-virgülüne kadar aynı ifadeyi verdiğini, olaya şahit olan sivil yurttaşların ise, zırhlı aracın olay yerine çok hızlı bir şekilde girdiği ve Öner’i görmesine rağmen durmayarak, çarpıp devam ettiği şeklindeki beyanlarına dikkat çeken Yılmaz, “Ancak bu beyanlar bilirkişi raporunda kısmen teyit ediliyor. Bilirkişi raporu araç şoförüne tali kusur verirken, aslında dikkatli davranmadığından bahsediyor ama burada sadece bir dikkatsizlikten bahsetmek mümkün değil. Çünkü orada bir toplumsal olay olduğu iddia ediliyor ve toplumsal olayda kolluk görevlerinin pervasızca gaz, silah, plastik mermi kullanma fiillerinin bir benzeri; pervasız bir şekilde zırhlı araçları kullanmaya dönüşmüş durumda. Bu nedenle de burada sadece hız sınırını aşmak veya dikkatsizlikten bahsedilemez. Burada bir kast tartışması yapılması gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘KAMUSAL ALANDAN ÇEKİLMESİ GEREKİYOR’
Yılmaz, dosyada “taksirle ölüme sebebiyet verme” suçundan karar çıkmasının ya da dosyanın beraatla sonuçlanmasının, hem emsal karar oluşturması açısından problemli bir hüküm olmuş olacağını hem de polisleri cesaretlendirme noktasında olumsuz bir katkı yaratacağını belirterek, “Bu nedenle mahkemenin hüküm kurarken olayın somut delillerine dayanması gerekiyor. Bağımsız tanıkların vermiş olduğu beyanlara itibar etmesi ve daha önce dosyaya girmiş olan diğer bilirkişi raporlarındaki değerlendirmeleri de göz önünde bulundurması gerekiyor. Aksi durumda bu ve benzeri durumlar ne yazık ki tekrarlanacak. 15 yıldır bir türlü sonuçlanmayan bu zırhlı araçların neden olduğu ihlaller, bundan sonra da devam etmiş olacak. Bir kere zırhlı araçların kamusal alandan çekilmesi gerekiyor. Zırhlı araçların kent yaşamına uygun olmadığına dair bilimsel raporlar var. Kolluk görevlilerinin burada işlemiş olduğu suçlara ilişkin, hem disiplin hem cezai soruşturmada, işlemiş oldukları fiille orantılı cezalandırılmaları gerekiyor. Ancak bu şekilde etkili bir mücadele yürütülebilir ve bu ihlaller sonlandırılabilir” dedi.
‘MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEĞİZ’
Dosyada en kötü ihtimalle “olası kasıttan insan öldürme” suçundan hüküm kurulması ve sanık polisin tutuklanması yönünde beklentileri olduğunu belirten Yılmaz, beklentilerinin karşılık bulmaması durumunda İstinaf Mahkemesi’ne itiraz edeceklerini, sonrasında gerektiği taktirde Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuracaklarını kaydetti. Yılmaz, “Faillerin hak etmiş oldukları, fiillerine uygun cezayı alabilmeleri ve Öner ailesinin mağduriyetinin giderilmesi için elimizden gelen mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.
MA / Rukiye Adıgüzel