AMED - Amed’de komploya karşı binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen yürüyüş ardından konuşan DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, “Öcalan’ın özgürlük koşullarında müzakere yürütebilmesi için direneceğiz” dedi.
Amed’de Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) öncülüğünde “Barış ve Özgürlük” yürüyüşü gerçekleştirildi. Yürüyüşe kentte bulunan sivil toplum örgütü temsilcileri yanı sıra binlerce kişi katıldı. Şêx Seîd Meydanı’nda bir araya gelen kitle Keçi Burcu’na doğru yürüdü.
“Karanlık günleri aydınlığa çevireceğiz” pankartı açan binler, yürüyüş boyunca alkış, zılgıt ve “Bijî berxwedana zindana”, “Barışın elçisi İmralı’dadır”, “Bijî berxwedana gele Kurd” ve “Direne direne kazanacağız” sloganları attı.
TECRİDİN KALDIRILMA ÇAĞRISI
Yürüyüş ardından Keçi Burcu’na yakın bir alanda yapılan konuşma da söz alan DEM Parti İl Eşbaşkanı Abbas Şahin, Wan Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanmasına tepki gösterdi. Wan’da 31 Mart seçimleri ardından kumpas uygulamalarının devreye konulduğuna dikkat çeken Şahin, “Ne zaman ki masaya oturuluyor, halk düşmanları masayı devirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bunu hukuk kumpaslarıyla yapıyor. Gereksiz soruşturmalar açarak bu halkın iradesini gasp edenler, ‘Minareyi çaldık, kılıfına uyduruyoruz’ diyorlar. Bu halk düşmanlarına kesinlikle izin verilmeyecektir. Halkın iradesini kelepçeyle gözaltına alacaksınız, ‘Ses çıkartmayın’ diyeceksiniz. Yok, öyle bir şey” dedi.
Kürt halkının demokratik siyasette ısrarcı olduğunu kaydeden Şahin, “Kürt sorununun demokratik çözümü istiyorsanız öncelikle tecridi kaldıracaksınız. Halkın iradesini gasp etmeyeceksiniz. Çözüm sürecinden bahsedildiği zaman Türk ve Kürt halkı birlikte hareket ediyorsa, siz kime rağmen bu halkın iradesini gasp ediyorsunuz, bu süreci bozmak istiyorsunuz. Sormazlar mı; Bu nasıl birlikte yaşamdır?” ifadelerini kullandı.
'ÖCALAN KOMPLOYU BOŞA DÜŞÜRMÜŞTÜR’
DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, uluslararası komployu kınadı. Abdullah Öcalan’ın tecrit altında uluslararası komployu boşa çıkardığının altını çizen Halide Türkoğlu, “Bu komployla Sayın Öcalan’ı tecrit altında tutarak halkların mücadelesini yok etmek istiyorlardı. Ama Sayın Öcalan İmralı’da mücadele ediyor, direniyor. Yıllarca Kürt sorunu için çözüm üretti, müzakereler yaptı. Bugün bu aşamaya geldiğimizde çözümün olabileceğinin her birimizde yeşermeye başladığı, halkların hedef haline geldiği bir dönemde onurlu barışın oluşması, komplonun boşa çıkarılması için 15 Şubat’ın Kürtlerin özgürlüğüne giden bir yol olarak anmak isteriz” dedi.
KAYYIM DEMOKRATİKLEŞMEYE ENGEL
Wan’a sabah saatlerinde atanan kayyım ile işkenceyle gerçekleştirilen gözaltılara dikkat çeken Halide Türkoğlu, “Düşmanlık hukukuydu. Biz bir yandan komployu kınarken aynı zamanda kayyımda ısrar eden iktidarı kınıyoruz, kabul etmiyoruz. Yüz yıldır inkar ettiniz. Kürt halkı öyle iktidarlar gördü ki, kültürel soykırım kıskacında gördü bunu, Kürdü kabul etmeyip, inkar politikalarıyla günlük hayatımızı bile engelleyen iktidarlar gördü. Öyle iktidarlar gördü ki; savaşta ısrar ederek, Kürt sorununu çözeceklerini sanarken, yok oldular. Aynı yöntemlerle Kürt sorununu çözebileceğinizi sanıyorsanız; büyük bir gaflet içerisindesiniz. Çözülmüş olsaydı kayyım atamaya gerek duymazdınız. Kürtler biat etmiyor, kabul etmiyor. Demokratik siyasetten, yerel yönetimlere kadar kendi iradesini korumaya devam ediyor. Bu ülkede demokratikleşmeden Kürt sorunu çözülemiyor, bu ülke demokratik olamıyor. Demokratikleşmenin önündeki en büyük engel bu zihniyettir” diye konuştu.
‘TECRİDİN KALKMASI İÇİN DİRENMEYE DEVAM EDECEĞİZ’
İmralı’da süren tecridin kalkması gerektiğinin altını çizen Halide Türkoğlu, şunları söyledi: “Çözümde ciddiyet varsa tecrit kalkmalı, kayyım siyasetine son verilmelidir. Kürt sorunun çözümünü hukuku ve siyasi yollarla sağlayabileceğini söylüyor. Meclise görevler veriyor, toplumsal barışın inşa edilmesi gerektiğini söylüyor. Bu barış nasıl olacak. Baskıyla, kayyım atamalarıyla barış mı olur? Bizler Kürt sorununun Ortadoğu’nun en temel meselesi olduğunu biliyoruz. Bu sorunun çözümü için Sayın Öcalan modelini ifade ediyor. Bu sorun tekçilikle, inkarcılıkla, düşmanlıkla, savaşla çözülemez. Bu şekilde devam etmiyor. Bu sorun bütün halkları ilgilendiren bir sorundur. Eğer kayyımla yönetiliyorsak, inkârla yönetiliyorsak bu sorun böyle çözülemez.
DÜŞMANLIK HUKUKU
Ama bizim temsilcilerimiz siyasi soykırımlarla baskı altına alınıyorsa, Amed Eşbaşkanı Doğan Hatun işkenceyle gözaltına alınıyorsa biz bunu kabul etmiyoruz. Ne kadar üstümüze gelirse gelsinler, eşitlik, demokrasi, barış, özgürlük terörize edilemez. Hiç kimse bunun karşısında bize saldıramaz. Bunun adına da hukuk diyemezler. Olsa olsa düşmanlık hukuku denir buna. Hiçbir halk bu şekilde yaşamaya razı olmaz. Onun için onurluca yaşamak istiyoruz. Her şekilde irademizi savunmaya, Kürt sorununun demokratik çözüm için, Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecridin kalkması için, özgürlük koşullarında müzakere yürütebilmesi için her gün direneceğiz, asla biat etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun, biz kazanacağız.”
DBP Amed İl Eşbaşkanı Mehmet Şirin Gürbüz, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilmesinin üzerinden geçen 26 yıla karşın, komplonun etkilerinin hala devam ettiğine dikkat çekti. Gürbüz, halklara “savaşı ve çözümsüzlüğü” dayatan akılın, bundan 26 yıl önce hayata geçirdiği komplo ile Abdullah Öcalan şahsında başta Kürt halkı olmak üzere halkların demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelesini tasfiye edilmesinin amaçlandığını dile getirdi.
DEMOKRATİK TÜRKİYE MÜCADELESİ
Komplocuların hedefine ulaşamadığını sözlerine ekleyen Gürbüz, “Çünkü Sayın Öcalan, ağır tecrit koşullarına rağmen İmralı Ada Hapishanesi’ni de bir direniş alanına dönüştürerek asrın duruşunu sergiledi. Bu kararlılık ve duruş aynı zamanda uluslararası komplonun amacına ulaşmadığının ispatı oldu. Unutmamak gerekir ki; Sayın Öcalan’ın hayata geçirmeye çalıştığı çözüm ve barış, aynı zamanda demokratik bir Türkiye’nin kurulması mücadelesidir. Bu nedenle, İmralı’da Türk, Kürt ve bölge halklarının tarihsel ve stratejik ittifakı için bütün varlığını ortaya koyan Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü derhal sağlanarak, demokratik müzakere zemini oluşturulmalıdır. Gelin hep beraber sokakları ve meydanları doldurarak Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü haykıralım. 26’ıncı yıl dönümünde 15 Şubat günü, artık Sayın Öcalan şahsında özgürlük günü olmalıdır” çağrısında bulundu.
Açıklama oturma eylemi ardından sona erdi.