İZMİR - Savunma sanayi adı altına ülkenin kaynaklarının savaşa aktarılmasının beraberinde bir sağlık sorunu yarattığını belirten SES İzmir 2 Nolu Şube Yöneticisi Sibel Uyan, barışın sağlanması durumunda halkın daha kaliteli bir hizmet alabileceğini söyledi.
İktidarın yıllardır savaşa aktardığı bütçe nedeniyle ülkedeki ekonomik kriz her geçen gün daha da derinleşiyor. 2025 yılında savunma sanayiye ayrılan bütçe 1 trilyon 608 milyar lira olurken, sağlığa ayrılan bütçe ise 1 trilyon 106 milyar lirada kaldı. Sağlık sisteminin ana direği ve koruyucu sağlık hizmetlerinin uygulandığı Aile Sağlık Merkezleri (ASM) başta olmak üzere ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşları artık nitelikli bir sağlık hizmeti sunamaz duruma geldi.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İzmir 2 No’lu Şube Yöneticisi ve Aile Hekimi Sibel Uyar, ekonomik kaynakların savaşa aktarılmasının sağlığa etkileri üzerine değerlendirmede bulundu.
Türkiye'de merkezi bütçenin kullanımının tamamıyla kişilerin inisiyatifine kaldığını belirten Sibel Uyan, savunma sanayine aktarılan bütçenin bir miktarının sağlığa aktarılması halinde sağlıktaki eksiklikler ve sağlığa ulaşımdaki problemlerin giderilebileceğini söyledi. Yani sağlıktaki tüm eksikliklerin kaynağı büyük ölçüde ekonomiye dayanıyor. 4 bin kişinin gittiği bir Aile Sağlık Merkezi’nde (ASM) bir tane ebenin ilgilendiği insanlar nitelikli sağlık hizmeti alamaz. Eğer oraya 4 tane ebe verirseniz insanlar hem nitelikli sağlık hizmeti alır hem de önümüzdeki 10 yılı daha sağlıklı geçirir" dedi.
‘SAĞLIKTAN ANLAMIYOR'
Sağlığa az bütçe ayrılması ile insanların sağlığıyla oynandığına işaret eden Sibel Uyan, Aile Hekimliği Yönetmeliğine de değinerek, "Bu yönetmeliğe karşı ilk başta kesinlikle mesleki onurumuza sahip çıkıyoruz. Yönetmelik ile hasta ve hekimin arasına girildi. Bunu kabul etmedik ve iş bırakma eylemi veya pasif direnişler gerçekleştirdik. Sonuç alıncaya kadar da devam edeceğiz. Sağlık hizmetleri özel hastane zihniyeti ile yürütülüyor. Dolayısıyla bizim kamucu, sosyal ve kişilerin sağlığı üzerinden düzenleyeceğimiz bir sağlık hizmeti karşılık bulmuyor. Özel hastanelerin mali bilançosu ortadadır. Çok büyük kar marjları var. Ekonomik bir dengesizlik var ve sağlık emekçileri de bu ortamda sağlık hizmeti vermeye çalışıyoruz. Tüm bunlar tamamıyla savaş politikasının birer ürünüdür. Savaş hem sınır ötesinde yapılıyor hem de sınır içerisinde vatandaşa yapılıyor. Kendi vatandaşını ötekileştirerek ve vatandaşa parasal kaygı olarak bakan bir zihniyet var. Siz savunma sanayine bu kadar para harcarken emekçiye verdiğiniz para azalıyor" diye belirtti.
'HASTALAR İLAÇ ALAMIYOR'
İnsan sağlığının bir bütün olarak ele alınması gerektiğin kaydeden Sibel Uyan, "Yurttaşın beslenmesinden tutun da gördüğü sağlık hizmeti bir bütündür. Evinde yeteri kadar beslenmeyen bir kişi yazdığımız ilacı da alamıyor. Burada nasıl bir sağlık beklenir. Ekonomi her yönüyle kişinin sırtında bir yüktür. Geçen hafta muayene olmuş bir kişi bu hafta hastalığı ilerlemiş şekilde geldi. Çünkü yazdığım ilacı alamadı. Bu sefer daha pahalı ilaç yazıyorum. Çünkü hastalık ilerlemiş. Ancak bu ilacı da alamıyor. Burada yaptığım tetkikler tek başına hasta sağlığı için yeterli değil” diye konuştu.
'SAVAŞ BİR HALK SAĞLIĞI SORUNU'
Ülkenin ekonomik kaynaklarının sermayeye ve savunma sanayiye harcanmasının devam etmesi halinde sağlık sisteminin çökeceğini aktaran Sibel Uyan, "Sağlık emekçileri 52 haftadır 'vergide adalet' diyoruz. Bildiğimiz çok sayıda şirket vergi ödemiyor. Ama maaşımızı aldığımız gibi vergimizi ödüyoruz. Adaletsizliğin olduğu bir yerde paranın nasıl kullanıldığı tamamıyla politiktir. Bu politika kirli, çirkin olduğu gibi emekten ve emekçiden yana değil. Savaş bir halk sağlığı sorunu. Dünyanın neresi olursa olsun barış her zaman sağlığa iyi gelir. Barış beraberinde mutluluğu ve huzuru getirir. Barışa ihtiyacımız var. Savunma sanayiye aktarılan para azalacağı için bu para diğer sektörlere gidecek ve dolayısıyla bu insanların hayatına olumlu yönde etki edecek. Dolayısıyla barış demek bu ülkede insanların birlikte, omuz omuza, bu ülkenin kalkınması için beraber hareket etmesi demektir" dedi.