İSTANBUL - Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısı sonrası gözlerin çevrildiği devlet kanadı, aradan bir ay geçmesine rağmen herhangi bir adım atmış değil. ÖHD’li Eylem Arzu Kayaoğlu, “Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması ve her kesimle iletişime geçebilmesi için olanaklar sağlanmalıdır” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın İmralı Heyeti ile birlikte 27 Şubat’ta açıkladığı "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" kamuoyunun en çok konuştuğu gündem olmaya devam ediyor. Çağrı tüm dünyada tartışılırken, muhataplardan PKK 1 Mart’taki açıklamasında ateşkes ilan etti ve “kongrenin toplanması” için Abdullah Öcalan’ın koşullarının oluşturulmasını istedi. Ancak gözlerin çevrildiği devlet kanadı, çağrının üzerinden bir ay geçmesine rağmen herhangi bir adım atmış değil.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Eylem Arzu Kayaoğlu, çağrı ve sonrasında yaşanan sürece dair değerlendirmelerde bulundu.
'HUKUKİ DÜZENLEMELER ŞART'
Hasta tutsakların tahliye edilmemesi ve infazların yakılmasının en ciddi ihlaller olduğunu belirten Eylem Arzu Kayaoğlu, “30 yılını doldurmuş, koşullu salıverilme tarihleri gelmiş olmasına rağmen keyfi şekilde, hukuka sığmayan ve taraflı kararlarla infaz yakmalar olduğunu görüyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Bakanlar Konseyi’ne yapılan başvurulara, Türkiye'deki cezaevlerinde yaklaşık 4 bin kişinin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla hükümlü olduğu yanıtı verildi. Ancak bunun resmi olarak bildirilmiş olmasına rağmen sayının eksik olduğunu düşünüyoruz” diye belirtti. Hasta tutsaklara dikkati çeken Eylem Arzu Kayaoğlu, serbest bırakılmaları için hem yerel mahkemelere hem de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yönelik başvurularının olduğunu söyledi. Ağır hasta tutsakların serbest bırakılması için Adli Tıp Kurumu (ATK) kararlarının aradan çıkarılması gerektiğini dile getiren Eylem Arzu Kayaoğlu, Abdullah Öcalan’ın çağrısının çok kıymetli olduğunu, devletin çağrıyla birlikte cezaevlerine dair kimi düzenlemeleri yapması gerektiğinin altını çizdi. Eylem Arzu Kayaoğlu, “İnfaz kanununda ve TMK’de değişiklik, bir hafta içerisinde bile yapılabilecek olan değişikliklerdir. Cezaevlerinde İdare Gözlem Kurulu var. Bu idari engellerin ortadan kalkması halinde infaz yakmaların da önüne geçilebilecek, hasta mahpusların tahliyesinin yolu açılabilecek. Meclis’in bir hafta içerisinde çözebileceği, tamamen hukuki zemine bağlı olan şeylerdir bunlar” ifadelerini kullandı.
'ABDULLAH ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ SAĞLANMALI'
Çağrı sonrası sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için Abdullah Öcalan’ın fiziki şartları ve iletişim kanallarının iyileştirilmesi gerektiğini belirten Eylem Arzu Kayaoğlu, “Elbette ki bu süreçle beraber iktidarın atması gereken çok fazla adım var. Sayın Öcalan’ın yapmış olduğu açıklama, ardından PKK’nin yaptığı ateşkes duyurusu çok kıymetli. Fakat sürecin doğru bir temelde yürümesi ve kesin olarak bir sonuca evrilebilmesi için öncelikli olarak Sayın Öcalan’ın fiziki koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Onlarca sorunun cevabını, yorumunu ve değerlendirmesini Sayın Öcalan’ın yapması kadar kıymetli ve önemli bir şey olmadığını düşünüyorum. O yüzden Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması, her kesimden insanla iletişime geçebilmesinin olanakları sağlanmalıdır” diye belirtti.
'UMUT HAKKI UYGULANMALI'
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2014 yılında Abdullah Öcalan’a ilişkin verdiği “ihlal” kararını anımsatan Eylem Arzu Kayaoğlu, “Umut Hakkı”na değinerek, şöyle devam etti: “‘Umut Hakkı’ hukuki olarak; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tutsakların bir gün cezaevinden çıkma ihtimalini umut etme hakkıdır. ‘Umut Hakkı’ çağrıları yasal bir zeminde uygulanmalı. Buna dair AİHM, kararını 2014 yılında verdi. 11 yıllık bir süre geçmiş olmasına rağmen ‘ağırlaştırılmış müebbet’ hapis cezasına mahkum edilmiş insanlarla ilgili infaz kanununda hiçbir değişiklik yapılmadı. Öte yandan Avrupa Birliği Bakanlar Komitesi’ne (AB BK) 9.2 kapsamında Sayın Öcalan ve diğer 3 arkadaşı ile ilgili yapılmış olan başvuruyla beraber Bakanlar Komitesi 2024 yılının Eylül ayında yapmış olduğu oturumda Türkiye’ye bir yıllık bir süre verdi. Ancak aradan 7, 8 ay geçmesine rağmen henüz somut bir adım söz konusu değil. Ortadoğu coğrafyasının bu kadar savaş batağına sıkıştığı, emperyalist devletlerin çok fazla savaş oyunu oynadığı, yeniden paylaşımların yapılmaya çalışıldığı bir yerde Sayın Öcalan’ın ortaya koymuş olduğu irade, yapmış olduğu çağrı sahiplenilmeyi gerektiriyor. Her birimizin bulunduğu alandan Kürtlerin yıllardır söylediği barış sesini daha da yükseltmesi gerekiyor.”
MA / Yeşim Tükel