Ortadoğu savaşlarının nedeni yol haritaları mı?

img

HABER MERKEZİ - Suriye merkezli Ortadoğu'daki çatışmalar ve süren 3'üncü Dünya Savaşı, demokratik değer söylemleriyle ele alınsa da çizilen İMEC, Kuşak ve Yol, Kalkınma Yolu ve Zengezur koridorları arasındaki egemenlik savaşına işaret ediyor.

Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle iki kutuplu dünya sistemi sona erdi, batının egemenlik alanı genişledi. Bununla birlikte, insanlığın beşiği olan Mezopotamya topraklarında bulunan maddi ve manevi zenginlikler, başta Kürt Özgürlük Hareketi olmak üzere demokratik ve devrimci örgütlenmelerin hedef haline gelmesine yol açtı. Enerji ve maden kaynakları bakımından dünyanın kritik kavşak noktalarından biri olan Mezopotamya, egemenlerin ve bölgesel güçlerin yoğun müdahalesiyle bir rekabet alanına dönüştü. Bu bağlamda, Kürt Özgürlük Hareketi ve demokratik güçler ile egemenler arasında tarihin en yoğun mücadelesi başladı.
 
ARAYIŞLAR
 
21'nci yüzyılda planlanan, Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (İMEC), Zengezur, Kuşak Yol ve Kalkınma Yolu projeleri, ekonomik zenginliğin ötesinde jeopolitik ve hegemonik araçlar olarak öne çıktı. Bu projeler bölgesel aktörlerin stratejik çıkarlarını şekillendirirken, Türkiye, İsrail, İran ve Körfez ülkelerinin politikalarını da doğrudan etkiledi. İsrail ve bazı Arap devletlerin (İbrahimi Antlaşmaları) stratejik işbirlikleriyle bu süreç daha da kritik bir boyut kazandı. Türkiye ve bazı bölgesel aktörler ise, projelere dahil edilmemeleri nedeniyle alternatif yollar arayarak bölgedeki çatışma dinamiklerini derinleştirmeye çalışıyor.
 
İMEC
 
İMEC (India-Middle East-Europe Economic Corridor - Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru) ABD’nin öncülüğünde 2021’de toplanan G-7 ülkelerinin, "daha iyi bir dünyayı yeniden inşa et" projesiyle 40 trilyon dolarlık yatırım kararıyla gündeme geldi. 2023'te G-20 zirvesinde Hindistan’da ilan edilen ve 2033’e kadar tamamlanması planlanan büyük bir ekonomik ve ticaret koridoru projesi olarak ilan edildi. Projeyi ABD, İngiltere ve AB’nin desteklemesinin nedeni, Çin’in dünya pazarındaki etkisini kırmak ve Hindistan’ı öne çıkararak müttefiklerini Hindistan’a yöneltmektir. Hindistan, ABD, Suudi Arabistan, BAE, İsrail ve AB ülkeleri arasında imzalanan mutabakatla hayata geçirilen proje, Hindistan ile Avrupa arasındaki ticaret yolunu yüzde 40 kısaltmayı hedeflemekte ve kara, deniz, demir yolu hatları ile enerji ve veri altyapısının geliştirilmesini öngörmektedir. İMEC, Asya’yı Körfez ve İsrail üzerinden Avrupa’ya bağlayarak, Hürmüz ve Süveyş gibi eski ticaret koridorlarının önemini azaltacak.
 
TEMEL AMAÇLARI
 
Projenin temel amaçları arasında küresel hegemonya mücadelesinde Çin-Rusya-İran eksenine karşı ekonomik ve siyasi bir hamle oluşturmak, İsrail’in varlığını Arap dünyası nezdinde meşrulaştırmak ve sünni Arap ülkelerini İran-Şii eksenine karşı organize etmek yer almaktadır. İbrahim Anlaşmaları çerçevesinde Arap ülkelerinin İsrail ile işbirliği yapması, İsrail’in Akdeniz’den enerji koridorlarını Hindistan ve Çin’e taşımayı mümkün kılmakta ve Süveyş’e olan bağımlılığı azaltmaktadır. Hindistan, Körfez’deki ekonomik ve stratejik etkisini artırmak için projeye katılmıştır. Bölgesel savunma işbirlikleri ve yatırım fırsatları Hindistan’ı cazip hale getirmiş, Arap sermayesi ve yatırımcılar Hindistan’daki enerji ve altyapı projelerine yoğun yatırım yapmıştır. İsrail için İMEC, stratejik ve ekonomik önem taşımakta, Dubai-Hayfa koridoru ile Asya-Avrupa ticaretinde Kızıldeniz’e olan bağımlılığı azaltarak bölgesel gücünü artırmayı hedeflemektedir.
 
TÜRKİYE'NİN PROJENİN DIŞINDA KALMASI
 
Türkiye, projeye dahil edilmemiş ve eski konumunu koruma amacıyla İMEC’e karşı sabote edici bir tutum izlemiştir. Hamas’ın 7 Ekim 2023 (Aksa Tufanı) saldırıları da bu bağlamda projeye karşı bir hamle olarak yorumlanmaktadır. Bölgesel riskler ise, Hamas-İsrail savaşı ve Yemen’deki Husi saldırılarıyla daha da derinleşmiştir. İran-İsrail arasındaki rekabet ticaret koridorlarının geleceğini ve Körfez ülkelerinin stratejik planlarını doğrudan etkilemektedir.
 
KUŞAK VE YOL PROJESİ
 
Kuşak ve Yol Projesi, Çin’in Başkanı Şi Cinping tarafından 2013'te açıklanıp başlatılan ve Asya, Afrika ile Avrupa’yı kara ve denizden 6 ekonomik koridorla birbirine bağlamayı hedefleyen büyük çaplı bir altyapı ve ticaret ağı projesi olarak düşünülmüştür. Proje, Çin’in dünya pazarında merkez olma arzusunu yansıtarak üretimini küresel ölçekte dağıtmasını, enerji ihtiyacını güvence altına almasını ve stratejik etkisini artırmasını amaçlamaktaydı. Çin, devlet kapitalizmi çerçevesinde düşük ve orta gelirli ülkelere liman, köprü, otoyol gibi altyapı yatırımlarını finanse ederek yaklaşık 1 trilyon dolar kredi sağladı. Bu yönüyle Çin’in kredi verme politikası, ABD’nin 20'nci yüzyıl krizinde çökmekte olan kapitalist devletleri kurtarma operasyonu olan Marshall Planına benzetmektedir. Çin'in bu hamlesi, ABD’nin tarihsel Marshall Planı’na benzer bir küresel ekonomik hamle olarak değerlendirilmekte.
 
KUZEY KANADI
 
Projenin Kuzey kanadını, Yol’un temel stratejik ortakları ve ana ayağını oluşturan kara ve demir yolu bağlantılarının geçtiği Orta Asya ülkeleri oluşturmaktaydı.
 
ORTA KANADI
 
Orta kanadına Türkiye'de dahil olmuş, Bakü-Tiflis-Kars demir yolu, 3'üncü köprü, Marmaray gibi altyapılarla Çin-Avrupa hattında kritik bir rol üstlenmişti. Bakü-Tiflis-Kars hattı, Çin’den Avrupa’ya uzanan Demir İpek Yolu’nun önemli bir parçası olarak Rusya dışı alternatif bir güzergah oluşturmayı ve taşımacılık süresini yaklaşık 15 güne düşürmeyi hedeflemekteydi. Edirne-Kars arasında planlanan yüksek hızlı tren projesiyle birlikte bu hat, Çin-Avrupa ticaretinde Türkiye’nin rolünü güçlendirmeyi amaçlamaktaydı.
 
GÜNEY KANADI
 
Projenin Güney kanadı deniz yolunu kapsarken burada ise Afrika'da Cibuti, Etiyopya, Gabon, Gana, Kenya Mozambik, Senegal, Tanzanya ve Tunus gibi ülkeler stratejik merkezler olarak öne çıkmıştı. Mısır ise Süveyş Kanalı’nın önemli geçiş noktası olduğundan önem kazanmıştı. Proje, küresel nüfusun yaklaşık yüzde 65’ini kapsadığı 76 ülkeyi doğrudan etkiledi. Çin’in kredi politikası ve altyapı yatırımları bu ülkeleri ekonomik olarak bağımlı hale getirme potansiyeline sahipti. Kuşak ve Yol, Çin’in ekonomik, siyasi ve stratejik nüfuzunu artıran uzun vadeli bir küresel hegemonya girişimi olarak öne çıktı. Bu projeye karşı, ABD ve AB İsrail Hindistan bazı arap devletleri tarafından İMEC yol projesi devreye konulmuş ve bundan dolayı Kuşak ve Yol Projesi, etkisini Rusya-Ukranya ve Ortadoğu'da yaşanan savaşlarla birlikte kaybetmiştir. Çin'in buna karşı ne yapacağı belirsizken, bu projeye bağlı ülkelere yapılan yatırımlarda şimdilik ortada kalmış gibi görünüyor.
 
ZENGEZUR KORİDORU
 
Zengezur ticaret koridoru, Orta Asya’dan Türki devketlerden gelecek enerji hattı projesidir. Güney Kafkasya’da süren jeopolitik ve jeoekonomik güç mücadelesinin en kritik projelerinden biri olarak öne çıkıyor. Azerbaycan’ı Ermenistan’ın Syunik (Zengezur) bölgesi üzerinden Nahçıvan’a, oradan da Türkiye’ye bağlamayı hedefleyen kara ve demiryolu projesi, Türkiye, Azerbaycan ve NATO ekseni açısından Orta Asya’ya doğrudan açılma, İran ve Rusya’yı ise bölge dışına itme hamlesi olarak değerlendiriliyor. Şuşa Beyannamesi ile Ankara-Bakü hattında resmileştirilen koridor, Karabağ savaşıyla hız kazanırken, Ermenistan’ın karşı çıkışı ve İran’ın devre dışı bırakılma endişesi nedeniyle çatışmalı bir zeminde ilerledi. Zengezur hattı, enerji ve ticaret akışını Hazar Havzası’ndan Türkiye ve Avrupa’ya yönlendirmeyi amaçlarken, İran’ın transit rolünü zayıflatıyor. Rusya’nın Güney Kafkasya’daki etkisini geriletiyor ve İsrail’in İran karşıtı politikalarıyla örtüşüyor. Proje aynı zamanda Türkiye’nin Orta Asya’ya uzanan milliyetçi ve jeostratejik hedeflerinin bir parçası olarak, Kürt coğrafyasını da kapsayan yeni bir güvenlik ve kontrol hattı yaratıyor. Bu yönüyle Zengezur Koridoru, bölgesel hegemonya mücadelesinin, zor dayatmaların ve yeni çatışma dinamiklerinin merkezinde yer almayı sürdürürken, Ağustos ayında ABD'de Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan anlaşmayla yolun ABD'ye 99 yılığına işletme hakkı devredildi. Koridor Türkiye'nin İMEC Yol Projesinin dışında kalmasına sus payı olarak ta kullanılmak isteniyor.
 
KALKINMA YOLU PROJESİ
 
Kalkınma Yolu Projesi, Irak ve Türkiye öncülüğünde geliştirilen, Basra Körfezi’nden başlayarak Irak ve Kürdistan coğrafyasını kat eden, Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanan çok boyutlu bir ticaret, enerji ve ulaşım koridoru olarak gündeme getirilmektedir. Resmi söylemde “kalkınma” ve “bölgesel refah” iddialarıyla sunulan proje, gerçekte Ortadoğu’nun yeniden dizaynına dönük jeopolitik ve jeoekonomik bir hamle niteliği taşımaktadır. Fav Limanı merkezli kara, demiryolu ve enerji hatlarıyla Körfez sermayesini, petrol ve doğalgazını Avrupa pazarlarına bağlamayı hedefleyen proje Süveyş Kanalı ve ABD-AB destekli İMEC hattına alternatif olarak konumlandırılmaktadır. Aynı zamanda Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’yle kesişme potansiyeli taşıması, projeyi küresel güç rekabetinin önemli bir projesi haline getirmektedir.
 
KÜRTLERİ TASFİYE ETME ÇABASI
 
Türkiye açısından Kalkınma Yolu, yalnızca bir ticaret projesi değil Kürdistan coğrafyasında askeri, siyasi ve ekonomik tahkimatı(askeri yapılar) derinleştirmeyi hedefleyen stratejik bir araçtır. Ankara, projeyi hayata geçirmenin ön koşulu olarak Kürt Özgürlük Hareketinin tasfiyesini, Şengal, Mexmûr ve Medya Savunma Alanları’nın denetim altına alınmasını dayatmakta. Irak merkezi hükümetini ve KDP’yi bu doğrultuda baskı altına almaktadır. Habur Sınır Kapısı’nın devre dışı bırakılmasıyla Başûrê Kürdistan’ın ekonomik damarlarının kesilmesi, Kürtlerin uluslararası ticaret koridorlarının dışına itilmesi ve federatif statünün fiilen tasfiyesi hedeflenmekteydi. Kalkınma Yolu’nun Türkmen hattı üzerinden Musul ve Kerkük’e uzatılması planı ise Misak-ı Milli perspektifinde uzun vadeli bir ilhak stratejisine işaret etmektedir.
 
HEGOMONYA MÜCADELESİNİN GÜZERGAHI
 
Irak açısından proje, savaşlar ve iç krizlerle zayıflayan otoritesini yeniden tesis etme arayışıyla ilişkilidir. Petrol ve doğalgaz gelirlerine bağımlı olan Irak, bu kaynakları Türkiye üzerinden uluslararası pazara ulaştırmak zorunda bırakılmakta, su krizi ve altyapı yetersizlikleri de Ankara’nın elinde bir baskı aracına dönüşmektedir. Körfez ülkelerinin finansman desteğiyle ilerletilen Kalkınma Yolu, İran’ı dışlayan ve Rusya-Çin dengelerini zorlayan bir hat olarak öne çıkarken, bölgeyi yeni çatışma ve gerilim alanlarına sürükleme potansiyeli taşımaktadır. Bu yönüyle Kalkınma Yolu Projesi, kalkınmadan çok işgal, tasfiye, bağımlılık ve hegemonya mücadelesinin yeni bir güzergahı olarak şekillenmektedir.
 
SAVAŞ ALANI
 
Ortadoğu ve çevresi, enerji ve stratejik geçiş yolları nedeniyle küresel hegomonik güç rekabetinin merkezi haline gelmiştir. İMEC, ABD, AB, İsrail, Hindistan ve körfez ülkelerinin desteğiyle başarılı bir ticaret ve enerji koridoru olarak bölgesel dengeleri belirlemekte, Süveyş ve Hürmüz gibi eski yolların önemini azaltmaktadır. Bu başarı, Çin’in Kuşak ve Yol Projesi ile Irak-Türkiye’nin Kalkınma Yolu ve Zengezur projelerinin küresel etkilerini sınırlamakta, onları daha çok bölgesel projeler haline getirmektedir. Kalkınma Yolu, Irak ve Türkiye için stratejik ve ekonomik bir araç olsa da, İMEC’in küresel başarısı nedeniyle etkisi sınırlıdır. Sonuç olarak, bölgesel çatışmalar ve ticaret koridorları, İMEC’in belirlediği çerçeveye bağlı olarak şekillenmektedir.
 
KÜRDİSTAN TOPRAKLARINDAN GEÇEN 3 PROJE
 
Kürdistan topraklarından geçen 3 stratejik proje, bölgenin jeopolitik ve ekonomik önemini daha da artırmaktadır. Bu durum, küresel ve bölgesel güçlerin rekabetini Kürdistan coğrafyasında yoğunlaştırmakta, 3'üncü  dünya savaşı temellerini bu koridorlar üzerinde şekillendirmektedir. Kürtler için öncelikli olarak ulusal birlik, ekonomik politika geliştirme, doğal ve ekonomik kaynaklara sahip çıkma, diplomasi ve ortak öz savunma alanlarında adım atmak kritik görünmektedir. Buna karşılık, Türk devleti Kürtlerin bu stratejik kapasiteye ulaşmasını engellemeye çalışmakta, Kürt Özgürlük Hareketini hedef alarak bölgedeki dengeleri kendi lehine değiştirmeyi amaçlamaktadır. Barzani ve KDP’nin pozisyonları, bölgesel güç mücadelesinde Kürtler açısından bir risk unsuru olarak öne çıkmaktadır. Kısacası, Kürtlerin stratejik adımları hem kendi topraklarında hem de bölgesel güç dengelerinde belirleyici bir faktör olarak öne çıkmaktadır.
 
MA / Erdoğan Altan