DEVA ve SP Amed il başkanları: Kürtlerin anayasal hakları tanınmalı

AMED - PKK’nin kararını değerlendiren DEVA Amed İl Başkanı Remzi Kaymak ile SP Amed İl Başkanı Abdurrahman Ergin, sürecin başarıya ulaşabilmesi için Kürtlerin anayasal haklarının tanınması gerektiğini belirtti. 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısıyla başlayan süreç, PKK’nin “çalışmalarımızı sonlandırıyoruz” açıklamasından sonra yeni bir aşamaya taşındı. 
 
PKK’nin kongre kararlarını Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Amed İl Başkanı Remzi Kaymak ile Saadet Partisi (SP) İl Başkanı Abdurrahman Ergin değerlendirdi. 
 
Remzi Kaymak, barış için gerekirse gövdelerini ortaya koyacaklarını daha önce dile getirdiklerini anımsatarak, “Kararı olumlu buluyoruz. Yıllarca büyük bir çabayla, sıkıntılarla bugüne gelinmişse bugünün kıymetini bilmek gerekiyor. Artık analar, babalar, çocuklar ağlamasın. Kim bu ülkeye ihanet ederse karşısındayız. Kürtlerin anayasada tanımları yapılmalıdır. Kürtlerin haklarının anayasal çerçevede verilmesi lazım. Bu iş nihayete ererse dünyada ve Ortadoğu’da da örnek alınacak ülke oluruz. Yıllarca bölgede çatışma ortamının olmasından, evlatlarımız, kardeşlerimiz, çocuklarımız mağdur oldu” dedi. 
 
‘TOPLUMSAL UZLAŞIYLA KAYGILAR GİDERİLİR’
 
Saadet Partisi Amed İl Başkanı Abdurrahman Ergin ise, Türkiye’de büyük acıların yaşandığını belirterek, bu acıların artık son bulması, insanların huzur ve barış içinde yaşaması Türkiye halkları için bir gerekliliktir. Bugün geldiğimiz noktada PKK’nin örgütsel yapısını feshetmesi ve silah bırakma kararı bu sürecin huzur ve barış içerisinde devam etmesi için önemlidir. Bundan sonra da halkımızın beklentileri doğrultusunda TBMM’de bu konuların işlenmesi, konuşulması neticesinde hak, hukuk, adalet çerçevesinde bu meselenin çözüme kavuşturulması gerekiyor”  diye konuştu. 
 
İnsanların beklenti ve taleplerinin yanı sıra endişe ve kaygılarının da olduğunu belirten Ergin, önceki süreçlerde meselenin akamete uğramasının bu kaygıları şuanda da gündemde tuttuğunu belirtti. Bu meselenin çözüme kavuşması için en önemli argümanın “samimiyet” olduğunun altını çizen Ergin, “Herhangi bir menfaat ve karşılık beklemeden ‘Ben daha fazla oy kazanayım, daha fazla iktidar olayım’ kaygısı gütmeden hak, hukuk, adalet çerçevesinde bir toplumsal uzlaşı ile bu meseleyi yürütmek gerekiyor. Burada farklı muhalefet partileri, STK’lerin, kanaat önderlerinin, toplumda etkisi olan isimlerin bir araya gelerek bu konuyu işlemesi bu sürecin seyrini olumlu etkileyecektir. Bu kaygıların, endişelerin çözüme kavuşturulması da ancak bu şekilde mümkün olur” diye belirtti. 
 
‘ADALET MEKANİZMASI İŞLETİLMELİ’
 
Bundan sonrası için en önemli konunun adalet mekanizmasının sağlıklı işletilmesi olduğunu kaydeden Ergin, bu meselenin anayasal güvenceye kavuşmasının önemine işaret etti. Ergin, “Kanunlar Meclis’te alınır. Meclis’i yok sayarak, bu konuları konuşmayarak bu mesele gerçek manada çözüme kavuşturulamaz. Şiddete bulaşmadığı müddetçe duygu düşüncelerin özgürce ifade edebileceği ortamları oluşturmak, bunun önünü açmak en önemli beklentidir. Siyasetçiler sırf muhalif olduğu için tutuklanmamalı, sırf muhalif olduğu için kayyımlar atanmamalıdır. Bu da en büyük taleplerden biridir. Bir diğer konuda insanımızın uzun yıllardır gündeme getirmek istediği dil, kültürün anayasal güvenceye kavuşturulması, ayrımcılığa mahal vermeyecek şekilde garantiye alınması çok değerlidir. Bu sadece Kürtler için değil tüm Türkiye halkları için önemlidir” ifadelerini kullandı. 
 
‘DÜŞMANLAŞTIRICI ARGÜMANLAR ORTADAN KALDIRILMALI’
 
Cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren süre gelen inkar ve asimilasyon politikaları neticesinde maalesef çok büyük haksızlıklar ve hukuksuzluklar ile zulümlerin gerçekleştiğini hatırlatan Ergin, “Çok büyük acılar çekildi, büyük bedeller ödendi. Bütün kesimler açısından bunu ifade ediyorum. Bunların bir daha olmaması için insanımız öncelikle ‘Biz bu ülkeyi birlikte kurduk, o zaman birlikte yaşayabileceğimiz haklara da sahip olmalıyız’ demeli. Yani Kürt dilinin bir eğitim dili olmasından tutun da yaşamda yaygın hale gelmesine kadar ne gerekiyorsa bunların önünün açılmasından tutalım, bölgeye yönelik olan ekonomik ayrımcılığın, bölgenin ekonomik olarak kalkınması için teşviklerin artırılması, kimliğin, kültürün tanınması, bunların anayasal güvenceye kavuşturulması halkımızın beklentisidir” dedi. 
 
Bu meselenin sadece iç politika ile sınırlandırılacak mesele olmadığının altını çizen Ergin, bunun bölgesel ve uluslararası boyutunun da önemli olduğunu söyledi. Ergin, “Türkiye’de Kuzey Irak’la ekonomik, sosyal, askeri birçok alanda ilişkiler ve bağı varsa aynı şekilde Türkiye’nin karasal sınırın en geniş olduğu ülke Suriye’dir. Oradaki halklarla, insanlarla da aynı bağ kurulabilir. Bu Türkiye’nin elini ciddi manada güçlendirir, önünü açar. Bunun için de içeride düşmanlaştırıcı ve ötekileştirici argümanların ortadan kaldırılması huzurun ve barışın sağlanması gerekiyor” diye belirtti.  
 
MA / Müjdat Can