Uşak ve Manisa'da ekolojik yıkıma karşı mücadele çağrısı 2025-11-25 09:03:52 MANİSA - Uşak ve Manisa'nın Salihli ilçesinde maden ve JES projeleriyle mücadele eden çevre örgütlerinin temsilcileri, ekolojik yıkıma karşı herkesi mücadele etmeye çağırdı.  Ege'nin hemen hemen her ilinde süren ekolojik talan, kentlerin ormanlarını, su kaynaklarını ve yaşam alanlarını yok etmeye devam ediyor. Ormanlar, sular maden ve enerji şirketleri başta olmak üzere sermayeye peşkeş çekiliyor. Kütahya ile Uşak arasında doğal sınır oluşturan, başta Gediz, Büyük Menderes, Porsuk ve Banaz Çayı olmak üzere çok sayıda akarsuyu besleyen Murat Dağı, yıllardır madene kurban ediliyor ve buradaki talan büyütülmek isteniyor. Maden projesinin, birinci derece deprem bölgesinde yer alması da oluşturduğu tehlikeyi gözler önüne seriyor. Manisa'nın Salihli ilçesinde de ekolojik yıkım Jeortermal Elektirik Santral'leri (JES) ile devam ediyor. Yine Manisa'da bulunan Marmara Gölü'ne akan Gördes Çayı suyunun barajda tutulması gölün, kurutularak tarıma açılmasının önünü açtı.    Bölgedeki ekolojik yıkımı değerlendiren Salihli Çevre Derneği Üyesi Avukat Yıldıray Çıvgın, Manisa'da çok fazla JES bulunduğunu ve bunlara karşı sürekli dava açtıklarını ifade ederek, projelerin bilirkişi keşifleri sonrası çoğunlukla mahkeme tarafından iptal edildiğini söyledi. JES'lerin yenilenebilir enerji kaynakları arasında en tehlikeli olduğunu belirten Çıvgın, birincil ekonomik faaliyetinin tarım olduğu Salihli ilçesine ciddi zararlar vereceğini belirtti.    'HALKIN MÜCADELEYİ SAHİPLENMESİ LAZIM'   Marmara Gölü'nün durumuna dikkat çeken Çıvgın, gölün tamamen kurumasında birçok neden olduğunu belirtti. Kamu kurumlarının ihmalleri ve görmezden gelmelerinin bu nedenlerden birisi olduğunu kaydeden Çıvgın, "Marmara Gölü'nün tarımsal önemini bilim insanları sürekli anlattı. Ancak Marmara Gölü tarıma açıldı ki bu eleştirildi. Biz de buna karşı bazı çevre dernekleriyle dava açtık. Mahkeme burada alınan bilirkişi raporunda oldukça çarpıcı tespitlere yer verdi. Bunlardan birincisi Gördes Barajı, bu gölün kurumasına etki ediyor. Kum ocakları bu gölün kurumasında etkili. Öncelikle bunların düzeltilmesi gerekiyor. Gölün doğal bir şekilde kurtarılabilmesi mümkün ve kurtarılmalı diye bir sonuç geldi. Mahkeme, Devlet Su İşleri ile Tarım İşleri Genel Müdürlüğü arasındaki 'Sulak alanın tarıma açılması gerektiği' protokolünü iptal etti. Gölmar Madencilik Şirketi'nin, yapmak istediği ikinci bir kum ocağı projesi var. Şu an onun da davasını açmış bulunmaktayız. Onun da keşif süreci sona erdi. Sonucun verildiği raporda projenin Marmara Gölü'ne doğrudan zararının olduğunu ve Marmara Gölü'nün kurtarılması gerektiğini açıkça tespit etti. 12 Aralık'ta onun duruşması olacak. Umarız bilirkişi raporu doğrultusunda halkın lehine karar verilir. Bu mücadele halkın kendi mücadelesi. Bu mücadeleyi tek başımıza yürütmek mümkün değil. Halkın kendisinin bu mücadeleyi sahiplenmesi ve götürmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.    MURAT DAĞI'NIN ÖNEMİ   Murat Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akçura ise Murat Dağı'nın Gilî Dağ'dan (Ağrı) sonra en büyük su rezervine sahip olan dağ olduğunu aktararak, Batı Anadolu'da ne kadar ova varsa bu ovaların su kaynakları ve can suyunu Murat Dağı'nın yarattığını söyledi. Altın madenine karşı mücadelenin 2017'den bu yana sürdüğünü kaydeden Funda Öz Akçura, açılan 50 dava sonucunda Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) dosyasının iptal edildiğini kaydetti. Şirketin 2023 yılında "Siyanürle ayrıştırma yapmayacağım. Sadece cevher çıkartacağım" diyerek yeniden ÇED dosyası hazırladığını ifade eden Fında Öz Akçura, "10 günlük askı süresinde bakanlığa 10 bine yakın dilekçe gönderdik. Bu dilekçlerin sonucunda bakanlık ÇED dosyasını iptal etti. Bunun üzerine Türkiye'de bir ilk yaşandı. Maden şirketi bakanlığa dava açtı. 'Sen burada benim ÇED dosyamı kabul etmek zorundasın' diye. Biz o davaya da müdahil olduk. O davayı da kazandık. Danıştay geçtiğimiz aylarda bu davanın yeniden görülmesi için İdare Mahkemesi'ne gönderdi. Onun bilirkişi keşfi yapıldı. O bilirkişi keşfi de bizim lehimize çıktı. Murat Dağı'nda belki 3 belki 4 defa maden şirketi geldi. Maden şirketini kovaladık. Mesele şu; bizim bir tarafımızda Kışla Dağ var. Kışla Dağ'ın olduğu bölgede 20 yıl önce Menderes Nehri'ni besleyen bir havzaymış. Orada su bitti. Maden, suyu yok etti. Menderes Nehri de bu yıl kurudu. Bizim öbür tarafımızda sadece Murat Dağı'mız kaldı" diye konuştu.    YAŞAM HAKKI MÜCADELESİ   Uşak'ta ki akan her damla suyun Murat Dağı sayesinde olduğunu vurgulayan Funda Öz Akçura, "Biz Murat Dağı'nın mücadelesini verirken, bir doğa mücadelesi vermiyoruz, bir çevre mücadelesi vermiyoruz. Madene karşı bir mücadele vermiyoruz. Biz burada su ve gıdaya ulaşım hakkımızın mücadelesini veriyoruz. Bunun devamında da hedefimiz Murat Dağı'nı madenciliğe kapatmak. İkincisi şuan Anayasa Mahkemesi'nde olan Maden Yasası'nı iptal edilmesini sağlamak. Bu mücadele ancak hepimiz bir araya gelirsek olacak. Bütün ayrılıklarımızı bir kenara bırakıp, tek yumruk olup, omuz omuza verip hep beraber suyumuzu ve hayatımızı kurtarmak zorundayız" şeklinde konuştu.