HABER MERKEZİ - Dünyayı potansiyel bir Üçüncü Dünya Savaşı durumundan çıkaracak bir liderliğe ihtiyaç olduğunu belirten Unite the Union Uluslararası Direktörü Simon Dubbins, dolayısıyla Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü ve liderliğinin kritik öneme sahip olduğuna dikkat çekti.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın yankıları sürerken, İtalya’nın başkenti Roma’da 11-12 Nisan’da “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Siyasi Çözüm Uluslararası Konferansı” düzenlendi. 300’ü aşkın katılımcının katıldığı konferansta açıklanan sonuç deklarasyonunda, Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için kampanyalar yürütüleceği belirtildi.
Konferansa katılan konuşmacılardan Unite the Union Uluslararası Direktörü Simon Dubbins, Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu.
‘ÖCALAN SADECE SİYASİ LİDER DEĞİL’
İngiliz sendikaları olarak Kürt hareketiyle uzun süredir dayanışma içinde olduklarını belirten Dubbins, Kobanê direnişinden sonra da Kürtlerle dayanışmalarını büyüttüklerini söyledi. Roma’daki konferansın Kürt hareketiyle dayanışan kişilerin deneyimlerini aktarması açısından önemli olduğunu ifade eden Dubbins, “Abdullah Öcalan sadece Kürtler için siyasi bir lider değildir. Bunun yanında Kürdistan’ın dört parçasında da önemli bir kişidir. Barışçıl bir çözüm bulmak, tehlikeli, şiddet ve cinayet dolu olan bu süreci yatıştırmak istiyorsak, Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması elzemdir. Çünkü sadece o Kürdistan'ın farklı bölgelerindeki Kürtler adına müzakereleri yürütmek için devreye girebilecek siyasi ve ahlaki otoriteye sahiptir. Tecridin kırıldığına dair bazı olumlu gelişmeler görmemize rağmen henüz özgürlüğüne kavuşmuş değil. Türkiye’nin, Rojava ve Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki saldırılarını durdurması için Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü önemlidir” diye belirtti.
‘TÜRKİYE VE ERDOĞAN’A BASKI UYGULANMALI’
Dünyadaki farklı çözüm süreçlerini hatırlatan Dubbins, bütün süreçlerde uluslararası boyutta bir katılımın önemli olduğuna dikkat çekti. Türkiye’nin coğrafi ve siyasi konumunun önemli olduğunu ve bu nedenle sürecin merkezinde yer aldığını kaydeden Dubbins, Avrupa Birliği (AB), Avrupa Konseyi (AK) ve İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) Türkiye’ye baskı yapabilecek bir konumda olduğunu dile getirdi. Dubbins, “Henüz anlamlı bir barış süreci için gereken koşulların tamamına sahip değiliz. Türkiye ve Erdoğan’ın adım atması için baskı uygulamamız gerekiyor. Dolayısıyla şu an, tüm dayanışma hareketleri ve tüm ilerici güçler, Türkiye’ye adım atması için baskı yapmalıdır. Bu güçler aynı zamanda Türkiye’nin adım atması için kendi hükümetleri üzerindeki baskıyı da artırmalıdırlar” ifadelerini kullandı.
ONURSAL VATANDAŞLIK
Kürt sorunu çözülmeden Irak, İran, Suriye ve Türkiye’de barışın sağlanamayacağını söyleyen Dubbins, şunları belirtti: “Eğer bu ülkelerde barış ve istikrar olmazsa, bölgede ve dünyada nasıl barış ve istikrara sahip olabiliriz? Dolayısıyla bunu hep birlikte yapmamız elzemdir. Onursal vatandaşlık verilmesi çok önemli bir dayanışma eylemidir. Bu o ülkedeki o belediye veya bölgedeki insanların Abdullah Öcalan ile özdeşleştiklerinin bir göstergesidir. Açıkça görüldüğü üzere, bunu yaparak, 25 yılı aşkın bir süredir tutulduğu insanlık dışı ve işkence koşullara karşı olduklarını belirtmiş oldular. Bu aynı zamanda demokratik bir Türkiye ve demokratik bir bölge için yürütülen barış görüşmelerini destekleyen bir tutumdur. Dolayısıyla vatandaşlık verilmesi, bu dayanışmayı göstermenin, siyasi desteğimizi ortaya koymanın ve aynı zamanda mesajı duyurmanın da bir yoludur. Onursal Vatandaşlık, Sayın Öcalan'ın özgürlüğünün neden gerekli olduğuna ve Sayın Öcalan'ın temsil ettiği değerlerin neden doğru ve desteklememiz gereken değerler olduğunu gösterir. Demokrasiye, kapsayıcılığa, kadın haklarına, ayrımcılığın durdurulmasına dair farkındalık ve anlayış yaratmanın da bir yoludur. İşte bu nedenle bu girişimi sürdürmemiz önemlidir.”
KÜRESEL EYLEM GÜNÜ
Konferansta alınan “Küresel Eylem Günü”nün hazırlıklarını yaptıklarını söyleyen Dubbins, her ülkenin özgünlükleriyle gösteriler yapacaklarını, insanlara Kürt sorununu ve Abdullah Öcalan’ın görüşlerini anlatabilecek çeşitli kampanyalar yürüteceklerinin altını çizdi. Konferansın deklarasyonunda ayrıca Abdullah Öcalan’ın Nobel Ödülü’ne aday gösterilmesi kararının da önemine değinen Dubbins, “Abdullah Öcalan da tıpkı Nobel Barış Ödüllü Nelson Mandela gibi uzun süre cezaevinde tutuluyor. Bu süre zarfında düşünceleri birçok yere yayıldı. Abdullah Öcalan, siyasi düşüncesi ve demokratik konfederalizme ilişkin görüşleri açısından oldukça ilham verici olmuştur. En önemlisi, Türkiye’nin onlarca yıldır uyguladığı baskı ve şiddete rağmen çok büyük bir adım attı. Bu konudaki liderliği takdir edilmeye ve ödüllendirilmeye değerdir. Gösterdiği cesaret ve attığı bu adımlarla Nobel Barış Ödülü için çok uygundur” diye belirtti.
‘SÜREÇ’ VURGUSU
Ortadoğu’daki gelişmelere de değinen Dubbins, “Filistin halkının maruz kaldığı soykırım, Yemen, Rusya-Ukrayna ve Türkiye gibi sürekli çatışma halinin olduğu bir dönemde dünyayı potansiyel bir Üçüncü Dünya Savaşı durumundan çıkaracak bir liderliğe ihtiyaç vardır. Dolayısıyla Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü ve Abdullah Öcalan'ın liderliği kritik öneme sahip. Görüşmelerin ilerlemesi için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Bölgenin, Kürt halkının, Türk halkının ve Suriye halkının göze alamayacağı tek şey bu barış sürecinin başarısızlığıdır. Bu gerçek bir süreç olmalıdır. Süreç anlamlı olmalı ve tüm taraflar bunu taahhüt etmelidir. Türkiye, Abdullah Öcalan'ı serbest bırakarak sadece onun oynayabileceği rolü oynamasına izin vererek çok önemli ve ciddi bir adım atabilir” dedi.
MA / Hivda Çelebi