HABER MERKEZİ - AİHM kararını Azerbaycan’a uygulattıran Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 11 yıldır "umut hakkı"nı tanımayan Türkiye’ye karşı harekete geçmiyor. Avrupa Konseyi Parlamenter üyesi Berdan Öztürk, PKK’nin feshine işaret ederek, “Hiçbir bahaneleri kalmadı” dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2000 yılı sonrası verdiği bir dizi kararla, hükümlülerin ölünceye kadar cezaevinde tutulmasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3'üncü maddesine aykırı buldu. AİHM, 2014 yılının Mart ayında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın "umut hakkı"nın ihlal edildiğine karar verdi. "Öcalan-2 Türkiye" kararında, "ölünceye kadar hapis cezası"nın işkence yasağının ve dolayısıyla "umut hakkı"nın ihlali olduğuna vurgu yapıldı. AİHM, tutsaklar Hayati Kaytan (Eylül 2015), Emin Gurban (Aralık 2015) ve Civan Boltan (Şubat 2019) için de benzer kararlar verdi.
AİHM’in verdiği karara karşı Türkiye herhangi bir düzenlemeye gitmezken, AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetmekle yükümlü olan Bakanlar Komitesi denetim süreci başlattı. Komite, ilk defa 2015 yılında, daha sonra 2021 yılında dosyayı gündemine aldı. Komite, 2021'de "ihlal" kararının giderilmesi için Türkiye’nin gerekli düzenlemeleri hayata geçirmesi için 1 yıl süre verdi. Emin Gurban, Civan Boltan ve Hayati Kaytan kararları da hatırlatıldı.
3 yıl boyunca dosyada bir gelişme sağlanmadı, komite de 2024 yılının Eylül ayında dosyayı “Gurban Grubu” adıyla gündemine aldı. Komite, gerekli yasal tedbirleri alması ve düzenlemeleri yapması için Türkiye'ye yeniden 1 yıl süre verdi. Komite, Türkiye’nin adım atmaması halinde, Komite Sekreteryası'na ara karar taslağı hazırlaması talimatını vereceği uyarısında bulundu. Bu uyarı, bu dosya kapsamında ilkti ve yeni bir aşamayı tarifliyordu. Ancak 1 yıllık süreçte Türkiye tüm girişimlere rağmen adım atmadı.
Komite, Eylül 2025 toplantısında, dosyayı yeniden gündeme aldı. Türkiye’ye Haziran 2026 tarihine kadar süre verdi. Komite aynı kararda, Meclis’te kurulan Milli Kardeşlik, Dayanışma ve Demokrasi Komisyonu’nun istenirse bu noktada devreye girebileceği tavsiyesinde de bulundu.
Komite’nin “Gurban Grubu” dava dosyasına dair yaklaşımı, zamana yayma-oyalama gerekçeleriyle eleştirilerin odağında. Hukuk çevreleri ve sivil toplum örgütleri, komitenin yakın zamanda Azerbaycan’daki süreci neden Türkiye için de işletmediğini soruyor.
AZERBAYCAN SÜRECİNDE NELER YAŞANDI?
AİHM, 22 Mayıs 2014 tarihli kararında, muhalif Cumhuriyetçi Alternatif Partisi eski genel başkanı Ilgar Mammadov’un tutuklanıp "kamu düzenini bozma, güvenlik güçlerine karşı direnme ve şiddete başvurma" suçlamalarıyla 7 yıl hapse mahkum edilmesini, “makul şüphe”den yoksun buldu. Mahkeme, Mammadov’un özgürlüğünden yoksun bırakılmasının, "yargılamak amacıyla değil, susturulmak amacıyla" gerçekleştirildiği sonucuna vardı. Özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanmasının ihlal edildiğine hükmetti.
Bu karar, 13 Ekim 2014 tarihinde kesinleşti ve yerine getirilmesi için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin denetim yetkisine girdi. Azerbaycan, kararın kesinleştiği aynı tarihte Bakanlar Komitesi’ne bir eylem planı sundu. Sunduğu planda, Mammadov’un serbest bırakılmasını sağlayacak herhangi bir yasal adıma yer vermedi.
KOMİTE 3 YIL TAHLİYEYİ BEKLEDİ
Komite, "ihlal" kararının yerine getirilmesinin ancak Mammadov’un koşulsuz serbest bırakılmasıyla gerçekleşebileceği görüşünü savundu. Komite, 3 yıl boyunca Mammadov’un serbest bırakılmasını bekledi. Bu sürede, Ilgar Mammadov’un 7 yıl hapis cezası onandı.
KOMİTE 'İHLAL' PROSEDÜRÜ BAŞLATTI
Komite, Mammadov’un serbest bırakılmasıyla ilgili olumlu bir gelişme olmaması karşısında, 25 Ekim 2017 tarihinde Azerbaycan hükümetine "ihlal" kararının yerine getirilmesi yükümlülüğüne uymadığı bildiriminde bulundu. Bu bildirim ile AİHM kararlarını yerine getirme yükümlülüğüne uyulmadığının AİHM tarafından tespit edilmesine ilişkin yargılama sürecinin ilk adımını attı.
Komite, 5 Aralık 2017 tarihinde ise, AİHM’e başvurarak, ikinci adımı attı ve Azerbaycan’ın "ihlal" kararını yerine getirme yükümlülüğüne uyup uymadığının tespit edilmesini istedi. Konsey, ilk defa bir üye devlete karşı bu prosedürü başlattı. Komite, Mammadov’un adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini kaydetti ve bu konuda AİHM’e başvurdu. AİHM, 16 Kasım 2017 tarihinde, söz konusu başvuru ile ilgili ihlal kararı verdi. Bu karar üzerine Mammadov, Azerbaycan Yüksek Mahkemesine yargılanmanın yenilenmesi talebiyle yeniden başvurdu.
2018’DE TAHLİYE
Mammadov'un dosyası istinaf mahkemesine gönderildi. İstinaf, 13 Ağustos 2018 tarihinde verdiği kararda, AİHM kararına rağmen Mammadov’a verilen 7 yıl hapis cezasının doğru olduğunu belirtti. Mahkeme, Mammadov’un koşullu olarak salıverilmesine ve denetim altında tutulmasına da karar verdi. Azerbaycan Yüksek Mahkemesi de 28 Mart 2019 tarihinde cezayı indirerek, cezanın tamamının çekilmiş olduğuna hükmederek, denetim süresini kaldırdı.
ÜYELİĞİ ASKIYA ALINDI
AİHM, Mayıs 2019'da Azerbaycan’ın Ilgar davasına ilişkin "ihlal" kararını tamamen uygulamadığını teyit etti. AİHM kararında, Azerbaycan’ın Mammadov’a yaşatılan olumsuzluklara bir son vermesi gerektiği vurgulandı. Azerbaycan Yüksek Mahkemesi, AİHM’in kararına yanıt olarak, Ilgar davasını yeniden inceledi ve Nisan 2020 tarihinde mahkumiyet kararını bozdu. Bakanlar Komitesi de dosyayı kapattı.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), 2024 yılının Ocak ayında "taahhütlerin" yerine getirilememesi ve işbirliği eksikliği nedeniyle Azerbaycan delegasyonunun itimatnamelerini (güven mektuplarını) onaylamadı. Azerbaycan’daki yargı bağımsızlığı, insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda duyulan endişeler, ülkede gazeteci ve siyasi tutsakların bulunduğu, Karabağ’daki Ermenilere dönük şiddet gibi gerekçelerle Azerbaycan’ın üyeliği askıya alındı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Dış İlişkiler Eşsözcüsü ve Avrupa Konseyi Parlamenter üyesi Berdan Öztürk, geçtiğimiz günlerde "umut hakkı"nı konseyin 3 ayda bir yaptığı Genel Kurul oturumunda gündeme getirdi.
Öztürk, konseyin yaklaşımı, Türkiye ile kurduğu ilişkileri ve bu ilişkilerin komite kararlarına yansımalarını Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirdi.
KOMİTE BAŞKANINA 'UMUT HAKKI' SORUSU
Oturumda Bakanlar Komitesi başkanının da yer aldığını belirten Öztürk, Abdullah Öcalan’ın "umut hakkı" ile ilgili sorular yönelttiğini belirtti. Öztürk, "Konseyin 2'nci Dünya savaşından sonra bir amaç çerçevesinde kurulduğu 3 temel ilkesini hatırlattım. Bu ilkeler; demokrasi, hukuk ve insan haklarıdır. Bu ilkeler partiler üstüdür. Bu üç temel ilke varken 2014 yılında verilen bu ihlal kararının ortada durduğunu, AİHM kararlarının Türkiye’yi bağladığını, buna rağmen bu kararın 11 yıldır uygulanmamasını neye bağladıklarını sordum. Bunun konseyin kuruluş amacına zarar verip vermediğini sordum” dedi.
Sorduğu sorulara genel geçer yanıtlar verildiğini aktaran Öztürk, "umut hakkı"na hiç değinilmediğini söyledi. Öztürk, "Ben Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile ilgili sordum, ama Komite Başkanı başka kararları örnek gösterdi. Yani sorunun etrafından döndü. Diplomatik yanıtlar verdi” dedi.
TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİN ETKİSİ
Konsey’in Azerbaycan kararını anımsatan Öztürk, "Bu yaptırımı Türkiye’ye rahatlıkla uygulayabilirler. Yani Türkiye’yi de konsey dışına itebilirler. Bu mümkün” dedi. Öztürk, bu yaptırımların uygulanmamasının kimi nedenlerin olduğuna işaret ederek, "Türkiye’nin Avrupa ülkeleri ile kurduğu yoğun ticari, politik ilişkiler var. Yine NATO’nun askeri anlamda güçlü üyelerinden biri. Tüm bu hususlar yaptırımların uygulanmaması konusunda belirleyici" diye kaydetti.
Öztürk, konseyin bir başka "kaygısının" olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Konsey, Türkiye’nin delege durumunu askıya alırsa, DEM Parti ve CHP gibi muhalefet partilerinin de konseye katılamayacağını söylüyor. Ama biz de diyoruz ki; Bakanlar Komitesinin elinde farklı mekanizmalar da var. Türkiye’yi daha yakından takibe alıp kimi yaptırımları uygulayabilir diyoruz. Ayrıca etkili bir yaptırımın olmasını önemli buluyoruz.”
'ÇIKAR' İLİŞKİLERİ
Öztürk, yaptırımların uygulanmamasının konseyin varlığını da tartışmalı bir duruma getirdiğini vurguladı. Öztürk, konsey bünyesinde yer alan Denetleme Komisyonu tarafından Türkiye’nin sürekli “denetlemede” ve “gündemde” olan bir ülke olduğunun altını çizdi.
Öztürk, "AİHM kararı 11 yıl önce uygulansaydı, hem Sayın Öcalan hem de diğer siyasi tutsakların birçoğu faydalanacaktı. Kavala, Yüksekdağ ve Demirtaş gibi kararlar söz konusu olmayacaktı. Bunları tartışmıyor olacaktık. Dolayısıyla artık bir adımın atılması lazım” diye belirtti.
Komitenin kararı zamana yaymasının altında Türkiye’nin kurduğu “çıkar” ilişkilerinin etkili olduğu görüşünde olan Öztürk, konseyin Türkiye ile ilişkilerini bu nedenle koparmak istemediğini vurguladı. Öztürk, "İlkelerden uzaklaşma, Türkiye ile ülkelere göre de çifte standardın yaşandığı bir yer durumuna geliyor. Bir algı oluşturuyor ki gerçeklik payda var ve bu da zarar veriyor” dedi. Öztürk, konseyin “Türkiye’yi üzmeyelim ama ihlaller de var, orta yolu bulalım” şeklinde bir yaklaşımının olduğunu kaydetti.
SÜRECE YANSIMALARI
Kararın uygulanmamasının Barış ve Demokratik Toplum Süreci'ne yansımalarına değinen Öztürk, "Konsey üyelerinin de süreçle ilgili yaklaşımları, 'Acaba AKP ile aralarında bir anlaşma mı oldu?’ yönündeydi ilk başlarda. Biz bunun böyle olmadığını, bu yaklaşımın da doğru olmadığını anlatıyoruz. Süreçte adımı atanın AKP değil, devlet olduğunu anlatıyoruz. Yine Sayın Abdullah Öcalan’ın PKK üzerinde, Kürt halkı üzerinde bugüne kadar etkisi olmadığını düşünüyorlardı. Ne kadar büyük bir etkiye sahip olduğunu yaşayarak hepimiz görüyoruz. Çağrısını yaptı, PKK kongresini topladı ve sonrasında siyasi mesajlar içeren bir merasimle de silahlar yakıldı. Bunun dünyada örneğinin olmadığını anlatıyoruz" diye konuştu.
‘GÜNDEMLEŞTİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ’
Bugüne kadar PKK’nin gerekçe yapılarak adım atılmadığını ancak şu anda bu gerekçenin ortadan kalktığını vurgulayan Öztürk, şunları söyledi: "Kürt meselesinin çözümü, umut hakkının sağlanması, Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü noktasında tüm sorumluluklar konseye aittir diyoruz bundan sonra. Çünkü artık bir bahaneleri kalmadı. Türkiye’yi gerçekten önemsiyorlarsa, demokrasiye, insan haklarına ve hukuka yaklaşması uyması herkese fayda sağlayacaktır. Biz bu konuyu gündemleştirmeye devam edeceğiz."
MA / Diren Yurtsever