ANKARA - Uyuşturucunun kamu görevlileri tarafından dağıtıldığını ya da kamu görevlileri tarafından göz yumulduğu için bu kadar yaygın olduğunu belirten DEM Partili Zülküf Uçar, Wan’da 9 yaşındaki çocukların dahi artık uyuşturucu bataklığına sürüklendiğini ifade etti.
2026 Yılı Merkezi Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmeleri, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devam ediyor. Bugün komisyonda, İçişleri Bakanlığı ve bağlı dairlerin bütçeleri görüşülüyor.
Görüşmelerde söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Wan Milletvekili Zülküf Uçar, uyuşturucuya dikkat çekti. Uçar, Wan’da 9 yaşındaki çocukların dahi uyuşturucu bataklığına düştüğünü ifade etti. Uyuşturucunun kamu görevlileri tarafından da dağıtıldığını ya da kamu görevlileri tarafından göz yumulduğu için bu kadar yaygın olduğun belirten Uçar, “Akşam bir haber gördüm. Van'da bir polis memuru 16,3 kilogram esrarla Van'dan hareketten sonra Siirt'te Baykan'da kontrolde yakalanıyor. Daha sonra çalışma masasında yapılan aramada da yine masasında 318.400 TL para bulunuyor. Sayın Bakan, uyuşturucuyla mücadele etmek istiyorsanız bir kere en başta buradan başlayın. Kamu görevlilerinin uyuşturucuya dahliyeti noktasında etkin önlemler alın. Bu noktada en önemli görev, sorumluluk İçişleri Bakanlığına düşüyor” dedi.
‘SİZ SORUMLUSUNUZ’
Katledilen Rojin Kabaiş’e de değinen Uçar, “Rojin Kabaiş meselesine değinirken Adalet Bakanlığının ya da diğer kurumların yetkisinden çok Bakanlığınızın ve Bakanlığınız bünyesinde Van'da mülki amirlik görevini yerine getiren Valinin ihmallerinden bahsedeceğim. Bu, doğrudan da sizin ihmaliniz, sizin yetkilendirdiğiniz Valinin ihmali. Vali, daha ilk soruşturmanın ilk gününde ‘Bu bir intihardır.’ dedi. Bir vali bunun intihar olduğunu nereden biliyor? Siz bunu Bakanlık olarak sorguladınız mı? Dosyanın selametine yönelik bu denli bir girişime, bu çarpıtmaya karşı Bakanlık olarak ne gibi tedbirler aldınız? Herhangi bir soruşturma başlattınız mı? Geldiğimiz noktada, Rojin'in intihar etmediği, Rojin'in katledildiği, öldürüldüğü açıkça ortaya çıktı ama buna ‘İntihar.’ diyen, DNA raporuyla... Adli tıp raporuyla ortaya çıkan raporu üzerine söylüyorum, 2 DNA'sının üzerinde bulaş olmadığının tespit edildiğinden bahsediyorum ama Vali buna ‘İntihar.’ diyorsa ve siz buna dair bir şey yapmıyorsanız siz de sorumlusunuz Sayın Bakan” diye kaydetti.
'KÜRT OLUNCA YASA İŞLEMİYOR'
Söz alan DEM Parti Şirnex Milletvekili Mehmet Zeki İrmez de şöyle konuştu: “Sayın Bakanın Türkiye için çizdiği tabloya bakarsak ülke güllük gülistanlık bir durumda, suçlular yakalanıyor, Emniyet operasyon üzerine operasyon düzenliyor, sorun ve sıkıntılar neredeyse sıfırlanmış, bitmiş hâlde ise o hâlde buradan Sayın Bakana açıkça sormak istiyorum: 14 Ocak 2015 günü Cizre'de 12 yaşındaki Nihat Kazanhan'ı hedef gözeterek vuran ve öldüren Polis Nurbaki Göçmez nerede ve neden hâlâ yakalanmıyor? Nurbaki Göçmez'in yakalanması için iki yıl yedi aydır hangi çalışmalar yürütülüyor, neler eksik bırakıldı? Bakanlığınız ‘Evrak eksik.’ bahanesine sığınarak kırmızı bültenle arama işlemini neden uzattıkça uzattı? Sayın Bakan, bu olayı sıradan adli bir vaka olarak göremezsiniz, sayamazsınız. Nihat'ın katledilişi, Polis Nurbaki'nin işlediği cinayet, önce tutuklanıp sonra serbest bırakılışı, sonrasında kaçışı ve yakalanmayışı yani tüm bu yaşananlarda yüzyıllık Kürt meselesinin ipuçlarını görebilirsiniz, mevzubahis Kürt olunca kurumların, kuralların, yasaların nasıl da işlemez olduğunu idrak edebilirsiniz yani cezasızlığın nasıl işlediğinin izini burada sürebilirsiniz.
ANTİDEMOKRATİK UYGULAMALAR ZİRVE YAPTI
Biz çok iyi biliyoruz ki şu an için iktidarı elinde bulunduranlar hangi konuda yurttaş için olumlu konuşursa o konuda hayati düzeyde noksanlık mevcuttur. Güvenlik söylemi tekrarlanıyorsa orada güvensizlik tesis ediliyordur, hukuktan söz ediliyorsa en çok hukuk çiğneniyordur, ‘Çetelerle mücadele ediliyor.’ deniliyorsa çetelere göz yumuluyordur, ‘Ekonomi iyi.’ deniliyorsa orada o yoksulluk had safhadadır. Şimdi, Sayın Bakan, Şırnak'a yeni gelen bir Emniyet müdürü var ki maalesef evlere şenlik. Onun da dilinden ‘huzur’ sözcüğü eksik olmuyor. ‘Asayiş berkemal.’ diyor, ‘Mücadele ediyoruz.’ sözü dilinden düşmüyor fakat gelin görün ki zaten Şırnak'ta eksik olmayan antidemokratik uygulamalar onun döneminde zirve yapmış durumda. Yani en ufak bir demokratik eylemimiz otobüslerce polis ve özel harekât görevlisiyle çevreleniyor Rojin Kabaiş için yapmak istediğimiz yürüyüşe bile engel olunuyor.
ZORBALIKLARIN ÜSTÜ ÖRTÜLÜYOR
Bakıyorsunuz etkinliklerimizde çatılarda keskin nişancılar eksik olmuyor yani bir teyakkuz hali söz konusu. Bakınız, Şırnak'ta özel kolluk güçlerinin cenazelere yaptığı müdahaleler, taziye alanlarının ablukaya alınması, halkın yas hakkının engellenmesi olağanlaştırılmak isteniyor. Valilikle birlikte İl Emniyet Müdürünün tek bir gayesi var, büyük ihtimalle provokasyon çıkarmak, eylem ve etkinlikleri sabote etmek, insanları korkutmak, ‘huzur’ söylemiyle aslında zorbalıklarının üstünü örtmektir. Kimse sizlerden ve size bağlı olan görevlilerden ne bir lütuf bekliyor ne de bir iltimas; sadece görevinizi hakkıyla uygulamanız talep ediliyor. Bir kentte huzur, korkuyu geçer akçe yapmakla ya da yurttaşı sindirmekle tesis edilemez, demokratik gerekliklerin yaşama geçmesiyle sağlanabilir. Bugün içerisinde olduğumuz sürecin ruhuna uygun hareket etmek bizler kadar fazlasıyla sizlere görev ve sorumluluk yüklüyor çünkü geçmiş dönemlerde barışa yönelik çabalar ve gayretler çeşitli nedenlerle sekteye uğratılmak istendi; arzu edilen barış ve demokratikleşme ortamı bir türlü gerçekleşmedi.”
